İngilizce öğrenmek isteyen herkes öncelikle İngilizce cümle yapısını tanımalıdır. Şimdi kısaca cümle ögelerine bir göz atalım.
► Verb (v) -Fiil/eylem
go - come - sleep - swim - run - walk etc.
e.g. I go to school everyday. (Ben hergün okula giderim.)
► Noun (n) -isim
table - chair - glass - pencil - book etc.
e.g. There is a book on the table. (Masanın üzerinde bir kitap vardır.)
► Adjective (adj) -sıfat
beautiful - old - young - dirty - handsome - long etc.
e.g. I have a beautiful girlfriend. (Güzel bir kız arkadaşım var.)
► Adverb (adv)- zarf
slowly - fast - well - quickly - quietly
e.g. He runs fast. (O hızlı koşar.)
► Preposition (prep)- edat
in - on - at - from - behind - under etc.
He's behind the door. (O kapının arkasındadır.)
• »» TO BE (Am, is , are )
"TO BE" etrafımızdaki nesneleri tasvir etmek, niteliklerini,konumlarını belirtmek
istediğimizde kullanacağımız temel fiildir. İngilizce bir cümle kurarken kesinlikle bir yükleme
ihtiyaç duyulur. İçinde yüklem bulunmayan hiçbir yapının cümle olamayacağını zaten
biliyoruz.
John zayıftır sıfat
Jane bir öğrencidir isim
cümlelerinde ilk bakışta bir yüklem görülemez. Bunlar Türkçe dilbilgisinde isim ve sıfat
fiillerdir. Oysa İngilizce’de isim ve sıfat fiil diye yapılar yoktur. İşte isim ve sıfat cümleleri
kurarken bu boşluğu biz olmak (to be) fiili ile kapatırız.
Kısaca TO BE yani olmak fiili ya bir nesneyi yada nesneyi niteleyen sıfatı belirtir. İçinde
( dır-dir ) anlamı saklamaktadır. To be cümleleri kesinlikle eylem cümlesi değildirler.
İçinde hareket,ivme içeren hiçbir yapıyı anlatamazlar (gitmek,koşmak,gelmek….)
Biz to be eylemsizlik (nesnenin var oluş eylemi) fiilini tek başına kullanamayız. Çünkü
mastar halindedir ve içinde herhangi bir gramerde zaman yoktur.
TO BE
am-is-are was-were
To be fiili ile sadece isim ve sıfat cümleleri yapabiliriz.Kesinlikle fiil ( eylem ) cümleleri
yapamayız.
To be + sıfat
To be + isim
To be + fiil kesinlikle olmaz
To be ile etrafımızdaki tüm nesneleri tanımlayabilir onları nitelik yönünden anlatabiliriz.To
be çok önemli bir konudur ve İngilizcenin her seviyesinde karşımıza çıkacaktır. Bu yüzden
çok açık bir şekilde anlaşılması gerekir.
Şimdi de TO BE yardımcı fiillerinin zamirlere göre dağılımını bir tabloda
inceleyelim.
EXAMPLES
She is my daugther ..…………………… O benim kız çocuğum
His shoes are dirty ..…………………… Ayakkabıları kirli
Tom is tired …..………………… Tom yorgun
Shops are closed ……..……………… Mağazalar kapalı
Jane is at home ……………………. Jane evde
I am 21years old ………..…………… Ben 21 yaşındayım
The movie is wonderful …….………… . Film harika
Karen’s eyes are green …...………………Karen’in gözleri yeşil
It is Linda’s bag …...………………… O linda’ın çantası
They are in the kitchen ………………… .. Onlar mutfaktalar
• »» POSSESIVE PRONOUNS( İyelik Zamirleri)
İyelik zamirleri ismin kime ait olduğunu belirterek, şahıs zamirlerine ait alt öğeleri yani
nesneleri anlatmak için kullanılır.
His ……. Erkekler için Onun
Her …… Bayanlar için Onun
Its …….. Cansız ve hayvanlar için Onun
Our …… Bizim
Your … Senin,Sizin
Their … Onların
My ……. Benim
DİKKAT!
İyelik zamirleri asla tek başına kullanılamaz. Kendilerinden sonra mutlaka bir isim gelmesi gerekir.
• »» ARTICLES (a-an-the)
● A/AN
A-an isimlerin önüne gelir ve onların bütün benzerleri içinden “ herhangi bir “ tanesi
olduğunu belirtmeye yarar. Örneğin bir keçi sürüsünden hiç ayrım yapmadan bir tanesini
seçelim. Bu seçtiğimiz keçi herhangi bir özelliği olmayan, bütün benzerleri içinden sadece
herhangi biridir. Veya bir şey not almak için karşımızdan bir kalem istediğimizde,
herhangi bir kalem istiyoruzdur. İngilizce’de isimleri kullanma ihtiyacı hissettiğimizde
mutlaka onları genelleştiren ( herhangi bir anlamı veren ) bazı eklere ihtiyaç duyulur ve
bu ekler İngilizce gramerinde “ Article ” diye adlandırılır.
● İsimler sessiz bir harf ile başlıyorsa önüne (a), sesli bir harf ile başlıyorsa (an) getirilir.
● THE
A ve an article'larını anlatırken bir kalem örneğinden sözetmiştik. Bu örnek
üzerinden şimdi de "the" article'ını anlamaya çalışalım. Masanın üzerinde bir sürü kalem
olduğunu düşünün. Masanın hemen yanında oturan arkadaşımızdan bir kalem isteyeğiz.
Eğer o anda amacımız sadece birşeyler yazmaksa, karşımızdaki insana Türkçe olarak
şöyle deriz;
► Bir kalem verir misin? (Can you give me a pencil?)
Şimdi örneği biraz değiştirelim. Arkadaşınıza birkaç gün önce bir kalem ödünç verdiğinizi
düşünün. Kalemi arkadaşınızdan nasıl istersiniz?
► Bir kalem verir misin? (Can you give me a pencil?)
► Kalemi verir misin? (Can you give me the pencil?)
İkinci cümlede "kalemi" ifadesi bize bu kalemin belirli bir kalem olduğu fikrini
verir. Karşımızdaki kişi "kalemi" dediğinizde hemen ödünç aldığı kalem olduğunu anlar.
İşte bu tür kelimelerin başına "the" gelir.
Kısaca bir pencere aç dediğimizde "a"veya "an" pencereyi aç dediğimizde ise "the"
kullanılır.
"The", "a" veya "an" gibi sayısal bir değere sahip değildir bu yüzden tekiller ve çoğullar
ile kullanılabilir sadece onların bilinip bilinmediğinden bahseder.
the book kitap
the books kitaplar
a book herhangi bir kitap
a books kesinlikle olmaz
Şimdi birkaç örneği birarada görelim
Bana bir kitap ver (Give me a book)
Bana kitabı ver (Give me the book)
Bir cam açarmısın? (Can you open a window?)
Camı açar mısın? (Can you open the window?)
• »» PREPOSITIONS (EDATLAR)
Türkçe ile batı dilleri arasındaki en büyük farklılık edatların kullanımındadır. Türkçe’de edatlar hangi ismi etkilerse o ismin sonrasında gelir. Inglizce’de ise edatlar isimden öncegelirler.
İngilizce’de edatların kullanım yerleri ismin yanıdır. Ama ismi nitelemezler.
Çünkü ismi niteleyen sıfatlardır. Tanımından da anlaşılacağı gibi edatlar, tek başlarına kullanılmayan, bir isim ile kullanılp o ismin anlamını tamamlayan kelime gruplarıdır. Edatlar ism ile beraber kullanıldıklarından
Bir cümlede çeviri yaparken edatların etkilediği ismi bulmak problemlidir. Çünkü edatların İngilizce’deki kullanımı Türkçe ile terstir. Edatları basit ve karışık olarak iki grupta inceleyeceğiz.
»» THERE IS / THERE ARE
"There is / there are" Türkçe'de "var" kelimesinin karşılığıdır. Tekiller ve sayılamayan
isimler için "there is", çoğullar içinse "there are" kullanılır.
SINGULAR (Tekil ve sayılamayanlar)
there is.... (there's)
is there...)
there is not (there isn't)
There is a big tree in the garden. (Bahçede büyük bir ağaç vardır.)
There is a good programme on TV tonight. (Bu gece televizyonda güzel bir program var.)
Excuse me, is there a good hotel near here? (Afedersiniz, buralarda güzel bir otel var mı?)
There isn't any money in the bag. (Çantada hiç para yok.)
PLURAL (Çoğul)
there are....
are there...?
there are not... (there aren't)
There are some big trees in the garden. (Bahçede birkaç tane büyük ağaç var.)
There are a lot of people in the school. (Okulda bir sürü insan var.)
Are there any books on the table? (Masanın üzerinde hiç kitap var mı?)
Yes, there are. / No, there aren't.
How many students are there in the classroom? (Bu sınıfta kaç tane öğrenci var?)
THERE IS AND IT IS
There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo var.)
Bu cümlede "It's a vase on the table" diyemeyiz.
AMA;
I like this vase. It's very expensive. (Bu vazoyu seviyorum. O çok pahalı.)
Bu örnekte de "there is" kalıbını kullanamayız.
• »» HAVE/HAS GOT
Have/has got Türkçe'de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Aşağıda şahıslara göre nasıl kullanıldığını inceleyin.
● DİKKAT!
- I have got a car. (Bir arabam var.)
Türkçe'ye çevirirken genelde "Bir arabaya sahibim" şeklinde çevirmeyiz. İki dil arasındaki bu farklılık
bazen İngilizceyi yeni öğrenenler için sorun teşkil edebilir.
Şöyle ki;
"Benim iki kızkardeşim var" cümlesini İngilizce'ye çevirmek isteyen bir kişi, "var" kelimesine
aldanarak "there is/are" kalıbını kullanabilir ve tabi ki yanlış olur. O yüzden cümlenin sahiplik
anlamı içerip içermediğine bakılmalıdır.
- She has got two sisters. (Onun iki kızkardeşi var veya o iki kızkardeşe sahiptir)
- We have got many pens. (Bizim çok kalemimiz var veya biz çok kaleme sahibiz)
Have/has got veya sadece have/has
Değişik metinlerde farklı kullanımlara rastlayabiliriz. Özellikle İngiltere'de kullanılan
İngilizce'de "have/has got" daha sık kullanılır.
- I have got a sister.
- I have a sister.
Bu iki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. Ancak olumsuz ve sorularda durum aynı
değildir.
• »» COUNTABLE AND UNCOUNTABLE NOUNS (Sayılabilen ve sayılamayan isimler)
İngilizce'de isimler sayılabilen ve sayılamayan olarak ikiye ayrılır ve cümle içindeki
kullanımları farklıdır. Sayılamayan isimler her zaman için tekil kabul edilir.
Örneğin İngilizce'de "saç" kelimesi "uncountable"dır yani sayılamaz. Bu yüzden asla
"s" takısı alarak çoğul yapılamaz. Halbuki Türkçe'de biz "saçlar" diyebiliriz. Aynı şekilde
"su", "pirinç" ve benzeri kelimeler hep tekil kullanılmak zorundadır. Aynı şekilde
sayılamayan kelimelerin başında "a veya an" artikelini de kullanamayız. Çünkü "a" bir
anlamına gelir.
EXAMPLES
There is a book on the table.
There are 4 books on the table.
("book" kelimesi sayılabilen isim olduğu için çoğul olarak kullanılabilir.)
There is some water in the glass.
("su" kelimesi sayılamaz olduğu için asla "there are" kalıbıyla kullanılamaz.
»» ADVERBS (Zarflar)
● Zarflar (adverb) eylemleri niteler. Eylemlerin nasıl yapıldığı hakkında bilgi verirler.
Örnek: How does he she sing? - She sings beautifully. / (O) Nasıl şarkı söylüyor. Çok
güzel şarkı söylüyor.
Kural: Zarflar genellikle -ly sonekinin bir sıfata eklenmesiyle oluşturulur.
Örnek: beautiful/beautifully güzel- güzel(ce) güzel bir şekilde, careful/carefully
dikkatli-dikkatlice/dikkatli bir şekilde
Dikkat!
· Bazı sıfatlar zarf haline dönüştüğünde değişmez. Bunların en önemlileri şunlardır: fast
(hızlı) - fast (hızlıca, hızlı bir şekilde), hard (zor) - hard (zor bir şekilde)
· Good (iyi) muhtemelen en önemli istisnadır. 'good' sıfatının zarf formu 'well' (iyi bir
şekilde)dir. Bu sıklıkla hatalı kullanan bir zarftır!
YANLIŞ!!: He plays tennis good. DOĞRU: He plays tennis well.
Kural:Zarflar aynı zamanda bir sıfatı da nitelerler. Bu durumda zarf sözkonusu sıfattan
önce kullanılır.
Örnek: She is extremely happy. They are absolutely sure.
Dikkat!
· Temel bir sıfatın derecesi artırılmış formuyla 'very' kullanmayın.
Örnek: good - fantastic
YANLIŞ!!: She is a very beautiful woman.
Kural: Sıklık zarfları (adverbs of frequency) (herzaman (always), asla (never), bazen
(sometimes), sık sık (often) vs.) genellikle ana eylemden önce gelir.
Örnek:
He is often late for class.
Do you always eat in a restaurant?
They don't usually travel on Fridays.
»» SOME / ANY
► "some" kelimesi Türkçe'de "biraz/birkaç" anlamına gelir ve olumlu cümlelerde kullanılır.
Examples:
I'm going to buy some eggs. (Birkaç tane yumurta alacağım.)
There is some ice in the fridge. (Buzdolabında biraz buz var.)
We made some mistakes. (Bazı yanlışlar yaptık.)
She said something. (Birşey söyledi.)
I met someone. (Birisiyle tanıştım.)
► "any" kelimesi Türkçe'de hiç anlamına gelir ve negatif cümlelerde kullanılır.
Examples:
I'm not going to buy any eggs. (Hiç yumurta almayacağım.)
There isn't any ice in the fridge. (Buzdolabında hiç buz yok.)
They didn't make any mistakes. (Hiç hata yapmadılar.)
She didn't say anything. (Hiçbirşey söylemedi.)
I didn't meet anybody. (Kimseyle tanışmadım.)
SORU CÜMLELERİNDE "SOME" VE "ANY"
► Soru cümlelerinin çoğunda (istisnalar vardır) "any" kullanılır.
- Is there any ice in the fridge? (Buzdolabında hiç buz var mı?)
- Did they make any mistakes? (Onlar hiç hata yaptılar mı?)
- Are you doing anything this evening? (Bu akşam birşey yapıyor musun?)
İnsanlara birşey teklif ederken veya birşey önerirken kullandığımız soru cümlelerinde "any" değil,
"some" kullanılır. Bu cümleler kalıp olarak soru cümlesi olsa da anlam bakımından ele alındığında
gerçek soru değildir, tekliftir.
Examples:
- Would you like some milk? (Biraz süt ister misiniz)
Bu cümle yapı olarak soru cümlesi olsa da bilgi alma amaçlı sorulan gerçek bir soru değildir, bir
tekliftir.
- Would you like something to drink? (İçecek birşey ister miydiniz?)
- Can I have some bread? (Biraz ekmek alabilir miyim?)
»» THIS, THAT / THESE,THOSE
This ve that Türkçe'de "bu" ve "şu" ifadelerinin karşılığıdır. İngilizce'de
kullanımları aşağıda ayrıntılı olarak verilmiştir.
Konuşurken bize yakın olan nesneler için "this" (bu)
Konuşurken bize uzak olan nesneler için "that" (şu)
Konuşurken bize yakın olan nesneler için "these" (bunlar)
Konuşurken bize uzak olan nesneler için "those" (şunlar)
EXAMPLES
This book (bu kitap) - These books (bu kitaplar)
This student (bu öğrenci) - these students (bu öğrenciler)
This school (bu okul) - these schools (bu okullar)
This man (bu adam) - these men (bu adamlar)
That train (şu tren) - those trains (şu trenler)
That building (şu bina) - those buildings (şu binalar)
That table (şu masa) - those tables (şu masalar)
DİKKAT! Aşağıdaki cümleler kesinlikle yanlıştır.
This books are very expensive (This tekillerle kullanıldığı için "books" diyemeyiz.)
These girl is very beatiful. (Aynı şekilde "these" kelimesinden sonra tekil isim
kullanamayız.)
»» ADJECTIVES (Sıfatlar) - COMPARATIVE AND SUPERLATIVE FORMS
Sıfatların "comparative" ve "superlative" formları İngilizce'de farklı nesneleri
mukayese etmek için kullanılır. Comparative form iki nesne arasında farkları
anlatmak için kullanılır.
Örnek: New York is more excitin than Seattle (New York Seattle'dan daha heyecanlıdır.)
Superlative form ise üç veya daha fazla şey hakkında konuşurken "en" uzun, "en" kısa gibi
ifadelerle bir tanesini ayırmak için kullanılır.
Örnek: New York is the most exciting city in the USA
(New York Amerika'nın en heyecan verici şehridir.)
Comparative adjective'lerin kullanımıyla ilgili aşağıdaki tabloya bakınız.
ÖNEMLİ İSTİSNALAR !..
Kuralın dışında kalan bazı istisna durumlar vardır.
good
· good - adjective
· better - comparative
· the best - superlative
Örnek Cümleler
This book is better than that one.
This is the best school in the city.
bad
· bad - adjective
· worse - comparative
· the worst - superlative
Örnek Cümleler
His French is worse than mine.
This is the worst day of my life.
Yukarıdaki örneklerdeki sıfatlar düzensiz sıfatlardır ve tabloda gösterilidiği gibi düzenli değişmezler. Yani ezberlenmeleri gerekir.
»» WOULD YOU LIKE?
● "Would you like...?" kalıbı bir şey teklif etmek için kullanılır.
Examples;
A: Would you like some tea? (Çay alırmıydınız?)
B: No, thank you. (Hayır, teşekkür ederim.)
A: Would you like coffee? (Kahve ister misiniz?)
B: Oh, no. (Hayır)
A: Then, what would you like to drink? (O halde ne içmek istersiniz?)
B: Coke, please. (Kola lütfen.)
Örneklerde görüldüğü gibi "would you like" kalıbı nazik bir şekilde birşey teklif ederken
kullanılır. İngilizce'de "Do you want" sorusuyla aynı anlamdadır ama daha naziktir.
● "Would you like to...?" kalıbı birisini birşey yapmak için davet ederken kullanılır.
Examples:
Would you like to come to my birthday party? (Benim doğumgünü partime gelmek ister
misin?)
What would you like to do tonight? (Bu gece ne yapmak istersin?)
● "would like to" kalıbı nazikçe bir şey istemek için "I want"
kalıbının yerine kullanılır.
Examples:
- I am very hungry. I'd like a hamburger. (Çok açım. Bir hamburger istiyorum/alabilir
miyim)
- I'd like some information about the programme, please.
(Programla ilgili bilgi istiyorum/alabilir miyim.)
● WOULD YOU LIKE...? ile DO YOU LIKE...? ARASINDAKİ
FARK
Aşağıdaki örnekleri dikkatli bir şekilde inceleyin.
- Would you like tea? (Çay ister misiniz?)
- No, I'd like coffee. (Hayır, kahve istiyorum.)
- Do you like tea? (Çayı sever misiniz?)
- No, I like coffee. (Hayır, kahve severim.)
- What would you like to do at the weekend?
(Haftasonu ne yapmak istersin?)
- What do you like to do at the weekend?
(Haftasonları ne yapmaktan hoşlanırsın?)
»» SIMPLE PRESENT TENSE
Simple Present Tense Türkçe'deki geniş zamanın ifadesidir.
Auxiliary verbs: do/does don't/doesn't
DİKKAT!: Üçüncü tekil şahıslarda (he,she,it) olumlu cümlelerde fiilin sonuna "s" takısı gelir. Olumsuz ve soru cümlelerinde does veya doesn't kullanıldığı için fiilin sonuna "s" takısı gelmez.
Use the Simple Present to express the idea that an action is repeated or usual. The action
can be a habit, a hobby, a daily event, a scheduled event or something that often happens.
(Simple Present Tense bir eylemin sürekli tekrarlandığı veya alışılagelmiş olduğu fikrini
verir. Bu eylem bir alışkanlık, hobi, günlük bir olay, planlanmış bir olay veya sık sık tekrar
eden bir olay olabilir.)
EXAMPLES:
I play tennis. (Tenis oynarım)
She does not play tennis. (O teniz oynamaz.)
The train leaves every morning at 8 am. (Tren her sabah saat 8'de hareket eder.)
The train does not leave at 9am. (Tren saat 9'da hareket etmez.)
She always forgets her purse. (O hep cüzdanını unutur.)
He never forgets his wallet. (O hiç cüzdanını unutmaz.)
Every twelve months, the Earth circles the sun. (Her oniki ayda bir dünya güneşin etrafında
bir tur atar.)
The sun does not circle the Earth. (Güneş dünyanın çevresinde dönmez.)
The Simple Present can also indicate the speaker believes that a fact was true before, is
true now, and will be true in the future. It is not important if the speaker is correct about
the fact. It is also used to make generalizations about people or things.
(Geçmişte, bugün ve gelecekte konuşan kişinin açısından doğruluğunu hiç kaybetmeyen
şeyler için kullanılır. Aynı zamanda insanlar veya diğer şeylerle ilgili genelleme yaparken bu
zaman kullanılır.)
EXAMPLES:
Cats like milk. (Kediler sütü sever.)
Birds do not like milk. (Kuşlar süt sevmez.)
California is in America. (Kaliforniya Amerika'dadır.)
California is not in the United Kingdom. (Kaliforniya İngiltere'de değildir.)
Windows are made of glass. (Pencereler camdan yapılır.)
Windows are not made of wood. (Pencereler ağaçtan yapılmaz.)
New York is a small city. (New Yok küçük bir şehirdir) (Aslında New York'un büyük bir şehir
olmasının burada bir önemi yoktur.)
TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PRESENT TENSE:
Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce'de her zaman için farklı ifadeler
kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time
expression'ların bilinmesi çok önemlidir.
always (daima) She always listens to classical music. (O hep klasik müzik dinler.)
usually (genellikle) I usually go to cinema at weekends. (Genellikle haftasonları sinemaya
giderim.)
often (sık sık) They often visit us. (Bizi sık sık ziyaret ederler.)
sometimes (arasıra) She sometimes writes me a letter. (Bana arasıra mektup yazar.)
rarely (nadiren) I rarely smoke. (Nadiren sigara içerim.)
never (hiç, asla) I never drink alcohol. (Hiç alkol içmem.)
every day/year/week etc. (her gün/yıl/hafta vs.) I go to work every day. (Hergün işe
giderim.)
»» SIMPLE PAST TENSE
● Simple Past Tense asıl olarak geçmişteki olayları anlatmak için kullanılır.
Aşağıda bu zamanın kullanımlarını ayrıntılı biçimde görebilirsiniz.
Auxiliary verbs (Yardımcı fiiller): did/didn't DİKKAT! Olumlu cümlelerde herhangi bir yardımcı fiil gelmez ve fiilin ikinci hali kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde did veya didn't yardımcı fiili kullanılır ve fiil yalın haliyle kalır.
● Düzensiz fiiller adından da anlaşılacağı gibi düzensiz olarak değişirler bu yüzden ezberlenmesi gerekir. Düzensiz fiil tablosunu görmek için tıklayınız...
Use the Simple Past to express the idea that an action started and finished at a specific time in the past. Sometimes the speaker may not actually mention the specific time, but they do have one specific time in mind.
(Simple Past Tense geçmişte belirli bir zamanda başlamış ve bitmiş eylemler için kullanılır. Bazen konuşan kişi tam olarak bir zaman belirtmeyebilir, ama mutlaka cümlede bir geçmiş zaman fikri vardır.)
EXAMPLES:
I saw a movie yesterday. (Dün bir film seyrettim.)
I didn't see a movie yesterday. (Dün bir film seyretmedim.)
Last year, I traveled to Italy. (Geçen yıl İtalya'ya seyahat ettim.)
Last year, I didn't travel to Italy. (Geçen yıl İtalya'ya seyahat etmedim.)
She washed her hands. (Ellerini yıkadı)
She didn't wash her hands. (Ellerini yıkamadı)
EXAMPLES:
I finished work, walked to the beach, and found a nice place to swim.
(İşlerimi bitirdim, sahile yürüdüm ve yüzmek için güzel bir yer buldum.)
He arrived from the airport at 8:00, checked into the hotel at 9:00, and met the
others at 10:00.
(Havaalanından saat 8'de geldi, 9'da otele kaydını yaptırdı ve diğerleriyle 10'da
buluştu.)
TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PAST TENSE:
Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce'de her zaman için farklı ifadeler
kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time
expression'ların bilinmesi çok önemlidir.
yesterday (dün) I went to theatre yesterday. (Dün sinemaya gittim.)
last week/year/Sunday etc. (Geçen hafta/yıl/Pazar vs.) He bought a car last week. (Geçen
hafta araba aldı.)
two years/four days/three minutes ago (iki yıl/dört gün/üç dakika önce) I saw her two
minutes ago. (İki dakika önce onu gördüm.
Last night (dün gece) I watched a movie last night on TV. (Dün gece televizyonda bir film
izledim.)
»» PRESENT CONTINUOUS
Present Continuous Tense Türkçe'deki şimdiki zamanın ifadesidir.
Auxiliary Verbs: am/is/are
● USE 1 Now
(Şimdi)
Use the Present Continuous with Continuous Verbs toexpress the idea that something is happening now, at this very moment.
(Present Continuous Tense bir şeyin tam şu andaolduğunu veya yapıldığını anlatmak için kullanılır.)
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
You are learning English now. (Şu anda İngilizce öğreniyorsun.)
You are not sleeping now. (Şimdi uyumuyorsun.)
I am sitting. (Oturuyorum.)
I am not standing. (Ayakta durmuyorum.)
What are you doing? (Ne yapıyorsun?)
Why aren't you doing your homework? (Niye ödevini yapmıyorsun?)
● USE 2 Longer Actions in Progress Now
(Halen devam eden uzun süreli olaylar)
In English, now can mean "this second," "today," "this month," "this year," "this century"
and so on. Sometimes we use the Present Continuous to say that we are in the process of
doing a longer action which is in progress.
(İngilizce'de "now" yani "şimdi" şu anlamlara gelir. "tam bu anda", "bu ay", "bu yıl", "bu
yüzyıl" vs. Bazen Present Continuous Tense'i uzun süren bir eylemi yapma sürecinde
bulunduğumuzu anlatmak için kullanırız.)
EXAMPLES: (Aşağıdaki bütün örnekler bir lokantada yemek yerken söylenebilir)
I am studying to become a doctor. (Doktor olmak için çalışıyorum.)
I am not studying to become an engineer.. (Mühnedis olmak için çalışmıyorum.)
I am reading a book. (Bir kitap okuyorum.)
I am not reading any newspapers right now. (Şu anda hiç bir gazete okumuyorum.)
Are you working on any special projects? (Özel bir proje üzerinde çalışıyor musun?)
● USE 3 Near Future
(Yakın Gelecek)
Sometimes, speakers use the Present Continuous to indicate that something will or will not
happen in the near future.
(Bazen Present Continuous Tense bir şeyin o anda değil de yakın bir zamanda olacağını
veya olmayacağını anlatmak için kullanılır.)
EXAMPLES:
I am meeting some friends after work. (İşten sonra arkadaşlarla buluşuyoruz.)
I am not going to the party tonight. (Bu gece partiye gitmiyorum.)
Isn't he coming with us tonight. (O bu gece bizimle gelmiyor mu?)
● USE 4 Complaining with "Always"
("Always" kullanarak şikayette bulunma)
The Present Continuous with words such as "always" expresses the idea that something
often happens. Notice that the meaning is like Simple Present but with negative emotion.
(Present Continuous Tense "Always" gibi kelimelerle kullanıldığında bir şeyin yapıldığını
veya olduğunu belirtir. Anlam Simple Present Tense'e benzer ve her zaman negatiftir. Bir
şeyden şikayet ederken kullanılır.).
EXAMPLES:
She is always coming to class late. (Derse hep geç kalıyor.)
He is always talking. (O sürekli konuşur.)
I don't like them because they are always complaining. (Onları sevmem çünkü hep şikayet
ederler.)
DİKKAT!
Bazı fiiller Present Continuous Tense ile kullanılmaz. Bu fiiller "state verbs" olarak
adlandırılır. Bu fiillerden bazıları aşağıda verilmiştir.
love - like - hate - understand - have (possession) etc.
She is loving chocolate. - Yanlış
She loves chocolate. - Doğru
I am hating you - Yanlış
I hate you - Doğru
She isn't understanding me - Yanlış
She doesn't understand me - Doğru
TIME EXPRESSIONS IN PRESENT CONTINUOUS TENSE:
Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir.
now - right now - at the moment - at present
»» FUTURE TENSES (WILL AND GOING TO)
Future Tense Türkçe'deki gelecek zamanın ifadesidir.Türkçe'de olmayan "will" ve "going to" farkları ilk öğrenirken biraz zor gelse de, örneklerle birlikte iyi çalışıldığında gayet basit olduğu görülecektir.
● USE 1 "Will" to offer something
(Bir şey teklif etmek için)
"Will" often suggests that a speaker will do something voluntarily. A voluntary
action is one the speaker offers to do for someone else.
(Bir iş gönüllü olarak yapılacağı zaman "will" kullanılır. Bu gönüllü eylem konuşan
kişinin karşısındakine yaptığı tekliftir.)
EXAMPLES:
A: I'm really hungry. (Gerçekten çok açım.)
B: I'll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç hazırlıyım.)
A: I'm so tired. I'm about to fall asleep. (Çok yorgunum. Uyumak üzereyim.)
B: I'll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.)
A: The phone is ringing. (Telefon çalıyor.)
B: I'll get it. (Ben bakarım.)
● USE 2 "Will" to Express a Promise
(Söz vermek için)
"Will" is usually used in promises.
("Will" genellikle söz verirken kullanılır.)
EXAMPLES
I will call you when I arrive. (Varınca seni ararım.)
I promise I will not tell him about the surprise party. (Söz veriyorum. Ona sürpriz parti
hakkında hiçbirşey söylemeyeceğim.)
● USE 3 "Be going to" to Express a Plan
(Bir plandan bahsederken)
"Be going to" expresses that something is a plan.
("Be going to" yapılacak bir eylemin planlanmış olduğunu belirtir.
EXAMPLES
He is going to spend his vacation in Hawaii. (Tatilini Hawai'de geçirecek.)
We are going to meet each other tonight at 6:00 PM. (Bu gece 6'da buluşacağız.)
A: Who is going to make John's birthday cake. (John'un doğumgünü pastasını kim
yapacak?)
B: Sue is going to make John's birthday cake. (John'un doğungünü pastasını Sue yapacak.)
● USE 4 "Will" or "Be Going to" to Express a Prediction
(Tahmin yürütürken "Will" veya "Be going to")
Both "will" and "be going to" can express the idea of a general prediction about the future.
"Will" ve "Going to" gelecekle ilgili tahminde bulunurken kullanılabilir. Eğen tahminimizi
destekleyen çok açık bir kanıt varsa "be going to" kalıbı tercih edilir. Bazı durumlarda her iki
kullanım da tercih edilebilir.
EXAMPLES:
The year 2003 will be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.)
The year 2003 is going to be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.)
It will rain. (Yağmur yağacak)
It's going to rain. (Yağmur yağacak. Eğer gökyüzü kara bulutlarla doluysa ve yağmurun
yağacağı kesin gibiyse "going to" kullanılır.)
DİKKAT!
Özellikle "Will" Future Tense'li cümleleri Türkçeye farklı şekillerde çevrilebilir.
Aşağıdaki örneklere bakınız.
I will go to Italy. (İtalya'ya gideceğim.)
I will bring you an asprin. (Sana bir asprin getiriyim.)
I will open the door. (Kapıya ben bakarım.)
Kısaca söyleyen kişinin niyetine bağlı olarak anlam da değişir.
TIME EXPRESSIONS IN FUTURE TENSE:
Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce'de her zaman için farklı
ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak
için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir.
next year/month/week/saturday (gelecek yıl/ay/hafta/Cumartesi)
tomorrow (yarın)
soon (yakında)
in two minutes/four weeks (iki dakika/dört hafta içinde)
»» PRESENT PERFECT TENSE
FORM Present Perfect: [HAS / HAVE] + [past participle]
Türkçe'de böyle bir zaman olmadığı için İngilizce öğrenen Türklerin en çok zorlandıkları
zaman Present Perfect Tense'dir. Kuralları hemen öğrenilse de kullanımını iyice özümsemek
için bir süre geçmesi gereklidir.
EXAMPLES:
I have seen that movie many times. (Bu filmi birçok kez seyrettim.)
I have never seen that movie. (Bu filmi hiç seyretmedim.)
● USE 1 Unspecified Time Before Now
We use the Present Perfect to say that an action happened at an unspecified time before now. The exact time is not important.
(Present Perfect Tense geçmişte belirsiz bir zamanda yapılmış bir eylemi anlatmak için kullanılır. Eylemin ne zaman yapıldığı veya olduğu önemli değildir.)
EXAMPLES:
I have seen that movie twenty times. (Bu filmi yirmi kez seyrettim.)
I think I have met him once before. (Sanırım onunla daha önce tanıştım.)
There have been many earthquakes in California. (Kaliforniye'da bir çok deprem oldu.)
Has there ever been a war in the United States? (Amerika'da hiç savaş oldu mu?)
Yes, there has been a war in the United States. (Evet, Amerika'da bir savaş oldu.)
People have traveled to the moon. (İnsanlar aya seyahat etti.)
DİKKAT! Geçmişte belirsiz bir zaman tanımı İngilizce öğrenenler için biraz kafa karıştırıcı olabilir. Bu yüzden aşağıda biraz daha detaylı açıklamalar verilmiştir.
1 - Experience (Tecrübe)
You can use the Present Perfect to describe your experience.
(Present Perfect Tense hayatınızda geçirmiş olduğunuz tecrübeleri anlatmak için kullanılır.
Tecrübelerden bahsederken zamanın bir önemi yoktur.)
EXAMPLES:
I have been to France. (Fransa'da bulundum.)
(Bu cümlede anlatılmak istenen asıl şey Fransa'da bulunduğunuzdur. Ne zaman gittiğiniz
önemli değildir.)
I have never been to France. (Fransa'da hiç bulunmadım.)
(Bu cümlede hiç Fransa'ya gitme tecrübenizin olmadığı anlatılmaktadır.)
I think I have seen that movie before. (Sanırım bu filmi daha önce gördüm.)
He has never traveled by train. (O trenle hiç seyahat etmedi.)
Joan has studied two foreign languages. (Joan iki dile çalıştı.)
Have you ever met him? (Onunle hiç karşılaştın mı?)
No, I have not met him. (Hayır, onunla hiç karşılaşmadım.)
2 - Change Over Time (Zamanla değişim)
We often use the Present Perfect to talk about change that has happened over a period of
time.
(Present Perfect Tense bir süre içinde meydana gelen değişiklikleri anlatmak için kullanılır.)
EXAMPLES:
You have grown since the last time I saw you. (Seni son gördüğümden beri büyümüşsün.)
The government has become more interested in arts education. (Hükümet sanat eğitimiyle
daha fazla ilgilenmeye başladı.)
Japanese has become one of the most popular courses at the university. (Japonca
üniversitede en populer derslerden biri haline geldi.)
My English has really improved since I moved to Australia. (Avusturalya'ya taşındığımdan
beri İngilize gerçekten gelişti.)
3 - Accomplishments (Başarılardan bahsederken)
We often use the Present Perfect to list the accomplishments of individuals and humanity.
You cannot mention a specific time.
(Bu zamanı ayrıca kişisel veya insanlığın kazanmış olduğu başarıları anlatmak için kullanırız.
Böyle durumlarda belirli bir zaman veremeyiz.)
EXAMPLES:
Man has walked on the moon. (İnsan ayda yürüdü.)
Our son has learned how to read. (Oğlumuz okumayı öğrendi.)
Doctors have cured many deadly diseases. (Doktorlar birçok ölümcül hastalığı tedavi ettiler.)
Scientists have split the atom. (Bilimadamları atomu parçaladılar.)
4 - An Uncompleted Action You Are Expecting (Tamamlanması beklenen eylem)
We often use the Present Perfect to say that an action which we expected has not
happened. Using the Present Perfect suggests that we are still waiting for the action.
(Present Perfect Tense'i gerçekleşmesini beklediğimiz bir eylemin henüz olmadığını
anlatmak için kullanırız. Bu zamanı kullanmamız bizim hala bu eylemin gerçekleşmesini
beklediğimiz anlamına gelir.)
EXAMPLES:
James has not finished his homework yet. (James henüz ödevini bitirmedi.)
Susan hasn't mastered Japanese, but she can communicate. (Susan Japonca'da henüz
uzmanlaşmadı, ama iletişim kurabiliyor.)
Bill has still not arrived. (Bill hala gelmedi.)
The rain hasn't stopped. (Yağmur durmadı.)
5 - Multiple Actions at Different Times (Farklı zamanlarda çoklu eylemler)
We also use the Present Perfect to talk about several different actions which occured in the
past at different times. Present Perfect suggests the process is not complete and more
actions are possible.
(Present Perfect Tense'i geçmişte farklı zamanlarda gerçekleşmiş birkaç eylemi anlatmak
için kullanırız. Ayrıca bu zamanda, henüz sürecin bitmemiş olduğu ve eylemlerin devam
edeceği anlamı da vardır.)
EXAMPLES:
The army has attacked that city five times. (Ordu şehire beş kere saldırdı.)
I have had four quizes this semester. (Bu dönem dört tane quiz oldum.)
We have had many major problems while working on this project. (Bu proje üzerinde
çalışırken bir sürü büyük problemle karşılaştık.)
She has talked to several specialists about her problem, but nobody knows why she is sick.
(Sorunuyla ilgili birçok uzmanla konuştu, ama kimse onun niye hasta olduğunu bilemedi.)
● USE 2 Duration From Past Until Now
(Geçmişten bugüne kadar gelen süre)
We use the Present Perfect to show that something started in the past and has continued
up until now. "For five minutes," "for two weeks" and "since Tuesday" are all durations
which can be used with the Present Perfect.
(Present Perfect Tense'i geçmişten başlayıp şu ana kadar devam eden şeyleri anlatmak için
kullanırız. "Beş dakikadır", "İki haftadır", "Geçen Salı gününden beri" zaman zarfları bu
zamanla kullanılır ve süreyi ifade eder.)
EXAMPLES:
I have had a cold for two weeks. (İki haftadır gribim.)
She has been in England for six months. (Altı aydır İngiltere'de)
Mary has loved chocolate since she was a little girl. (Mary çocukluğundan beri çikolatayı
sever)
TIME EXPRESSIONS IN PRESENT PERFECT TENSE
since - for - ever - never - just - already - yet - this week - this year - once - twice
- three times - four times - today – recently
»» FOR AND SINCE
for ve since "Present Perfect Tense" ile kullanılan zaman bildiren ifadelerdir. Bir eylemin ne kadar süredir devam ettiğini ifade etmek için kullanılır.
● FOR
Bir eylemle ilgili süreçten bahsederken for kullanılır.
Example;
- I have been chatting for two hours. (İki saattir chat yapıyorum.)
Bu örnekten chat yapma eyleminin iki saat önce başladığı ve hala devam ettiği
anlaşılmaktadır.
- John has been working for this company for six months.
(John altı aydır bu şirkette çalışıyor.)
● SINCE
Bir eylemle ilgili sürecin başlangıç noktasından bahsederken since kullanırız.
- I have been chatting since 2 o'clock. (Saat ikiden beri chat yapıyorum.)
Bu örnekte chat yapma eyleminin ne kadar sürdüğü değil, ne zaman başladığı ifade edilmektedir. Ama sonuç olarak eylemin ne kadar sürdüğü de anlaşılır. Örneğin cümle saat 4'de söylenmişse, eylem iki saat sürmüş demektir.
I haven't seen Mary since Monday. (Pazartesiden beri Mary'yi görmedim)
● Olumlu cümlelerde kimi zaman for cümleden çıkarılabilir.
- We have been married (for) 20 years. (20 yıldır evliyiz.)
Bu cümlede for kullanılmasa da olabilir. Ancak;
- They haven't seen eachother for 2 years. (İki yıldır birbirlerini görmediler.)
Bu cümle olumsuz olduğu için for cümleden çıkarılamaz.
»» PAST CONTINUOUS TENSE
[WAS / WERE] + [VERB+ing]
Auxiliary verbs: was - were
EXAMPLES (ÖRNEKLER):
I was studying lesson. (Ders çalışıyordum.)
She was smoking when I saw her. (Onu gördüğümde sigara içiyordu.)
They were drinking tea when I arrived. (Ben vardığımda çay içiyorlardı.)
● USE 1 Interrupted Action in the Past
(Geçmişte yarıda kesilen eylemler)
Use the Past Continuous to indicate that a longer action in the past was interrupted. The
interruption is usually an action in the Simple Past.
Past Continuous Tense geçmişte yarıda kesilen uzun olayları anlatmak için kullanılır. Daha
uzun olan eylemi yarıda kesen eylem genelde Simple Past tense ile ifade edilir.
EXAMPLES:
I was watching TV when she called.
(O aradığında televizyon seyrediyordum.)
When the phone rang, she was writing a letter.
(Telefon çaldığında mektup yazıyordu.)
While we were having a picnic, it started to rain.
(Piknik yaparken yağmur yağmaya başladı.)
Sally was working when Joe had the car accident.
(Joe araba kazası geçirdiğinde Sally çalışıyordu.)
While John was sleeping last night, someone stole his car.
(Dün gece John uyurken birisi arabasını çaldı.)
● USE 2 Specific Time as an Interruption
(Geçmişte belirli bir zamanda yapılan eylem)
In USE 1, described above, the Past Continuous is interrupted by an action in the Simple
Past. However, you can also use a specific time as an interruption.
Birinci kullanımda geçmişte başka bir olayla kesilen eylemlerde Past Continuous Tense
kullandığımızı söylemiştik. Bunun yanında geçmişte belirli bir anda yapılan eylemden
bahsederken de Past Continuous Tense kullanılabilir.
EXAMPLES:
Last night at 6 p.m., I was eating dinner. (Dün gece saat 6'da yemek yiyordum.)
At midnight, we were still driving through the desert. (Geceyarısı hala çölde araç
kullanıyorduk)
DİKKAT!
Simple Past Tense'de kullanılan zaman ifadeleri eylemin tam olarak başlama veya bitiş
zamanını belirtir. Past Continuous Tense'de ise, belirtilen zaman eylemin başlangıcı veya
bitişini değil, yalnızca o anda eylemin yapılmakta olduğunu belirtir.
EXAMPLES:
Last night at 6 p.m., I ate dinner. (Saat 6'da yemeye başladım.)
Last night at 6 p.m., I was eating dinner. (Yemek yemeye daha önce başladım ve saat 6'da
yemek süreci devam ediyordu.)
● USE 3 Parallel Actions
(Paralel eylemler)
When you use the Past Continuous with two actions in the same sentence, it expresses the
idea that both actions were happening at the same time. The actions are parallel.
İki eylemi aynı anda Past Continuous Tense ile kullandığımızda, belirtilen iki eylemin aynı
anda yapıldığı fikri ortaya çıkar. Yani eylemler paraleldir.
EXAMPLES:
I was studying while he was making dinner.
(O yemeği hazırlarken ben ders çalışıyordum)
While Ellen was reading, Tim was watching television.
(Ellen kitap okurken Tim televizyon seyrediyordu.)
They were eating dinner, discussing their plans and having a good time.
(Yemek yiyor, planları hakkında tartışıyor ve iyi vakit geçiriyorlardı.)
● USE 4 Atmosphere
(Atmosfer)
In English we often use a series of Parallel Actions to describe atmosphere in the past.
(İngilizce'de genelde geçmişteki bir havayı (atmosferi) tasvir etmek için bir dizi eylemi arka arkaya kullanırız.
EXAMPLE:
When I walked into the office, several people were busily typing, some were talking on the phones, the boss was yelling directions, and customers were waiting to be helped. One customer was yelling at a secretary and waving his hands. Others were complaining to each other about the bad service.
Ofise geldiğimde birkaç insan meşgul bir şekilde daktilo kullanıyor, bazıları telefonda konuşuyor, patron emirler yağdırıyor ve müşteriler yardım için bekliyorlardı. Müşterinin biri sekretere bağırıyor ve ellerini sallıyordu. Diğerleri birbirlerine kötü hizmetten yakınıyorlardı.
TIME EXPRESSIONS PAST CONTINUOUS TENSE
Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce'de her zaman için farklı
ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak
için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir.
while - as
I saw him while he was driving.
(Onu araba sürerken gördüm.)
They helped me as I was carrying some heavy bags.
(Bazı ağır çantaları taşırken bana yardım ettiler.)
»» PAST PERFECT TENSE
Past Perfect Tense Türkçe'de "miş"li geçmiş zamanın karşılığı olarak kullanılabilir. Geçmişte
olan iki olaydan, daha önce olanını ifade ederken bu tense'i kullanırız.
FORM Past Perfect
[HAD] + [PAST PARTICIPLE]
Examples:
I had studied a little English when I came to the U.S.
(İngiltere'ye geldiğimde biraz İngilizce çalışmıştım.)
They had never met an American until they met John.
(Onlar John'la tanışıncaya kadar hiç bir Amerikalıyla tanışmamışlardı.)
The Past Perfect expresses the idea that something occurred before another action in the past. It can also show that something happened before a specific time in the past.
(Past Perfect tense geçmişte bir eylemin, başka bir eylemden önce tamamlanmış olduğunu ifade eder. Aynı zamanda geçmişte yaşanan bir eylemin belirli bir zamandan önce olduğunu söylemek için de kullanılır.)
EXAMPLES:
I had never seen such a beautiful beach before I went to Kauai.
(Kauai'ye gitmeden önce böyle güzel bir film seyretmemiştim.)
Had you ever visited the U.S. before your trip in 1992?
(1992 yılındaki seyahatinden önce hiç Amerika'ya gitmiş miydin?)
Yes, I had been to the U.S. once before in 1988.
(Evet, 1998'den önce Amerika'da bulunmuştum.)
EXAMPLES:
We had had that car for ten years before it broke down.
(Bu araba bozulmadan önce on yıl bizimdi.)
By the time Alex finished his studies, he had been in London for over eight years.
(Alex çalışmalarını bitirdiğinde sekiz yıldan fazla zamandır Londra'da bulunmaktaydı.)
Aşağıdaki iki cümleyi karşılaştırın.
EXAMPLE:
She had never seen a bear before she moved to Alaska. Doğru
She never saw a bear before she moved to Alaska.Yanlış
»» WHEN? and HOW LONG?
"When" soru kelimesi Simple Past Tense ile, "How long" soru kalıbıysa Present Perfect Tense ile kullanılır. Aşağıdaki örneklerde iki kullanımın farkına bakın.
Examples;
When did it start snowing? (Kar yağışı ne zaman başladı?)
It started snowing two hours ago. (Kar yağışı iki saat önce başladı.)
Bu örnekte kar yağışının tam olarak ne zaman başladığı sorulmaktadır.
How long has it been snowing? (Ne zamandır kar yağıyor?)
It has been snowing for two hours. (İki saattir kar yağıyor.)
Bu örnekte ise kar yağışının başlangıcı ve ne kadar zamandır devam ettiği sorulmaktadır.
Aşağıdaki örnekte aynı şekilde iki soru kelimesinin farklı kullanımları verilmiştir.
When did you first meet your girlfriend? (Kız arkadaşınla ilk ne zaman tanıştın?)
How long have you known your girlfriend? (Kız arkadaşını ne zamandır tanıyorsun?)
»» PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE
Bu tense aynı Present Perfect Continuous Tense'de olduğu gibi geçmişte yaşanan ve
belirli bir süreci kapsayan eylemleri anlatmak için kullanılır. Fakat bu tense'i kullanmamız
için geçmişte yaşanan ve bir süre devam eden eylemin, başka bir eylemden önce yaşanmış
olması gerekir.
FORM Past Perfect Continuous
EXAMPLES:
[HAD BEEN] + [VERB+ing]
I had been waiting there for two hours before she finally arrived.
(O vardığında orada iki saattir otobüs beklemekteydim.)
She had only been studying English for two years before she got the job.
(İşe girmeden önce sadece iki yıl boyunca İngilizce çalışmıştı.)
We use the Past Perfect Continuous to show that something started in the past and continued up until another time in the past. "For five minutes" and "for two weeks" are both durations which can be used with the Past Perfect Continuous. Notice that this is related to the Present Perfect Continuous; however, the duration does not continue until now.
(Past Perfect Continuous Tense, geçmişte bir eylemin başladığını ve geçmişte yaşanan başka bir eyleme kadar devam ettiğini ifade etmek için kullanılır. "Beş dakika boyunca" veya "iki hafta boyunca" gibi zaman ifade eden kalıplar bu tense ile kullanılabilir. Dikkat ederseniz bu tense'in kullanımı Present Perfect Continuous tens'in kullanımına yakındır, fakat bu tense'de bahsedilen eylem bu güne kadar sürmemektedir.)
EXAMPLES:
They had been talking for over an hour before Tony arrived.
(Tony varmadan önce bir saatten fazla bir süredir konuşmaktaydılar.)
She had been working at that company for three years when it went out of business.
(Şirket batmadan önce üç yıldır orada çalışmaktaydı.)
James had been teaching at the University for more than a year before he left for Asia.
(James Asya'ya gitmek için ayrılmadan önce bir yıldan fazla bir süredir Üniversite'de eğitim
veriyordu.)
● USE 2 Cause of Something in the Past
(Geçmişteki bir şeyin nedenini belirtmek için)
Using the Past Perfect Continuous before another action in the past is a good way to show cause and effect.
(Bu tense ayrıca yaşanan bir eylem veya durumun sebebini belirtirken kullanılır.)
EXAMPLES:
Jason was tired because he had been jogging.
(Jason yorgundu, çünkü yürüyüş yapmıştı/yapmaktaydı.)
Sam gained weight because he had been overeating.
(Sam kilo aldı çünkü çok yiyordu/yemekteydi.)
»» PAST PERFECT CONTINUOUS
Bu tense aynı Present Perfect Continuous Tense'de olduğu gibi geçmişte yaşanan ve
belirli bir süreci kapsayan eylemleri anlatmak için kullanılır. Fakat bu tense'i kullanmamız
için geçmişte yaşanan ve bir süre devam eden eylemin, başka bir eylemden önce yaşanmış
olması gerekir.
FORM Past Perfect Continuous
EXAMPLES:
[HAD BEEN] + [VERB+ing]
I had been waiting there for two hours before she finally arrived.
(O vardığında orada iki saattir otobüs beklemekteydim.)
She had only been studying English for two years before she got the job.
(İşe girmeden önce sadece iki yıl boyunca İngilizce çalışmıştı.)
We use the Past Perfect Continuous to show that something started in the past and continued up until another time in the past. "For five minutes" and "for two weeks" are both durations which can be used with the Past Perfect Continuous. Notice that this is related to the Present Perfect Continuous; however, the duration does not continue until now.
(Past Perfect Continuous Tense, geçmişte bir eylemin başladığını ve geçmişte yaşanan başka bir eyleme kadar devam ettiğini ifade etmek için kullanılır. "Beş dakika boyunca" veya "iki hafta boyunca" gibi zaman ifade eden kalıplar bu tense ile kullanılabilir. Dikkat ederseniz bu tense'in kullanımı Present Perfect Continuous tens'in kullanımına yakındır, fakat bu tense'de bahsedilen eylem bu güne kadar sürmemektedir.)
EXAMPLES:
They had been talking for over an hour before Tony arrived.
(Tony varmadan önce bir saatten fazla bir süredir konuşmaktaydılar.)
She had been working at that company for three years when it went out of business.
(Şirket batmadan önce üç yıldır orada çalışmaktaydı.)
James had been teaching at the University for more than a year before he left for Asia.
(James Asya'ya gitmek için ayrılmadan önce bir yıldan fazla bir süredir Üniversite'de eğitim
veriyordu.)
● USE 2 Cause of Something in the Past
(Geçmişteki bir şeyin nedenini belirtmek için)
Using the Past Perfect Continuous before another action in the past is a good way to show cause and effect.
(Bu tense ayrıca yaşanan bir eylem veya durumun sebebini belirtirken kullanılır.)
EXAMPLES:
Jason was tired because he had been jogging.
(Jason yorgundu, çünkü yürüyüş yapmıştı/yapmaktaydı.)
Sam gained weight because he had been overeating.
(Sam kilo aldı çünkü çok yiyordu/yemekteydi.)
»» FUTURE CONTINUOUS TENSE
FORM Future Continuous
[WILL BE] + [VERB+ing]
EXAMPLE:
When your plane arrives tonight, I will be waiting for you.
(Bu gece uçak vardığında, seni bekliyor olacağım.)
[AM / IS / ARE] + [GOING TO] + [VERBing]
EXAMPLE:
When your plane arrives tonight, I am going to be waiting for you.
(Bu gece uçak vardığında seni bekliyor olacağım.)
NOT: "Will" Future veya "Going to" Future tensle'lerin kullanımı arasında pek fark yoktur.
Dikkat! Zaman zarflarından sonra gelecek zaman kullanılmaz.
Diğer Future Tense'lerde de olduğu gibi "when" "while" "before" gibi zaman zarflarından sonra future tense kullanılmaz.
EXAMPLES:
While I am finishing my homework, she is going to make dinner. Doğru
While I will be finishing my homework, she is going to make dinner. Yanlış
● USE 1 Interrupted Action in the Future
(Gelecekte yarıda kesilen eylemler)
Use the Future Continuous to indicate that a longer action in the future will be interrupted.
The interruption is usually an action in the Simple Future.
(Future Continuous Tense gelecekte uzun bir eylemin yarıda kesileceği durumlarda
kullanırız. Uzun eylemi yarıda kesen eylem genelde "Simple Future" Tense ile kullanılır.)
EXAMPLES:
I will be watching TV when she arrives tonight.
(Bu gece vardığında televizyon seyrediyor olacağım.)
I will be waiting for you when your bus arrives.
(Otobüs vardığında seni bekliyor olacağım.)
While I am working, Steve will make dinner. (NOTICE "am working" because of "while.")
(Ben çalışırken, Steve yemeği yapacak.) (DİKKAT "while" olduğu için "am working"
gelmiştir.)
I am going to be staying at the Madison Hotel, if anything happens and you need to contact
me.
(Eğer herhangi bir şey olur ve bana ulaşman gerekirse, ben Madison Otel'de kalıyor
olacağım.)
He will be studying at the library tonight, so he will not see Jennifer when she arrives.
(Bu gece kütüphanede çalışıyor olacak, bu yüzden Jennifer geldiğinde onu göremeyecek.)
● USE 2 Specific Time as an Interruption
(Gelecekte belirli bir zaman belirtme)
In USE 1, described above, the Future Continuous is interrupted by an action in the Simple Future. However, you can also use a specific time as an interruption.
(Birinci kullanımda gelecekte bir eylem diğer bir eylem tarafından bölünmüştü. Bu kullanımda ise eylem değil, belirli bir zaman vardır.)
EXAMPLES:
Tonight at 6 p.m., I am going to be eating dinner.
(Bu gece 6'da akşam yemeği yiyor olacağım.)
At midnight tonight, we will still be driving through the desert.
(Bu geceyarısı ıssız bir yolda araba kullanıyor olacağız.)
● USE 3 Parallel Actions
(Paralel eylemler)
When you use the Future Continuous with two actions in the same sentence, it expresses the idea that both actions will be happening at the same time.
(Future Continuous Tense'i iki eylemle aynı cümlede kullandığımızda, gelecekte iki eylemin aynı anda yapılacağını belirtmiş oluruz.)
EXAMPLES:
I am going to be studying while he is making dinner.
(O yemek yaparken, ben ders çalışıyor olacağım.)
While Ellen is reading, Tim will be watching television.
(Ellen kitap okurken, Tim televizyon seyrediyor olacak)
Tonight, they will be eating dinner, discussing their plans, and having a good time.
(Bu gece kitap okuyarak, planları hakkında tartışarak iyi vakit geçiriyor olacaklar.)
● USE 4 Atmosphere
(Ortam)
In English we often use a series of Parallel Actions to describe atmosphere in the future.
(İngilizce'de gelecekte bir ortamı anlatmak için paralel eylemler serisi kullanırız.)
EXAMPLE:
When I arrive at the party everybody is going to be celebrating. Some will be dancing.
Others are going to be talking. A few people will be eating pizza and several people are
going to be drinking beer. They always do the same thing.
(Partiye vardığımda herkes kutluyor olacak. Bazıları dansediyor olacak. Diğerleri konuşuyor
olacak. Birkaç insan pizza yiyor olacak ve bazıları da bira içiyor olacak. Onlar her zaman
aynı şeyi yaparlar.)
»» FUTURE PERFECT TENSE
Diğer tüm "future" formlarda olduğu gibi, Future Perfect Tense de "when" "while"
"before" "after" "by the time" "as soon as" "if" "unless" gibi zaman kelimeleriyle
kullanılamaz. Bu derste kullanılan tüm zaman kalıpları italik yazılmıştır.
EXAMPLES:
I am going to see a movie when I have finished my homework. Doğru
(Dersimi bitirince bir film seyredeceğim.)
I am going to see a movie when I will have finished my homework. Yanlış
FORM Future Perfect
[WILL HAVE] + [PAST PARTICIPLE]
EXAMPLE:
I will have perfected my English by the time I come back from the U.S.
(Amerika'dan döndüğümde İngilizcemi mükemmel bir şekilde geliştirmiş olacağım.)
[AM / IS / ARE] + [GOING TO HAVE] + [PAST PARTICIPLE]
EXAMPLE:
I am going to have perfected my English by the time I come back from the US.
(Amerika'dan döndüğümde İngilizcemi mükemmel bir şekilde geliştirmiş olacağım.)
NOT: "will" veya "going to" kalıbıyla yaptığımız cümleler çoğu kez anlam farkına yol açmazlar. Bazı özel durumlarda iki tense birbirinin yerine kullanılamaz.
The Future Perfect expresses the idea that something will occur before another action in the future. It can also show that something will happen before a specific time in the future.
(Future Perfect tense gelecekte birşeyden önce bir eylemin olacağını ifade eder. Aynı zamanda gelecekte belirli bir zamandan önce bir eylemin olacağını ifade etmek için de kullanılır.)
EXAMPLES:
By next November, I will have received my promotion.
(Önümüzdeki Kasım ayında terfi etmiş olacağım.)
By the time he gets home, his wife is going to have cleaned the entire house.
(O eve varana kadar karısı bütün evi temizlemiş olacak.)
With Non-continuous Verbs ,we use the Future Perfect to show that something will continue up until another action in the future.
(Durağan filllerle (eylem içermeyen) bu tense'i kullandığımız zaman gelecekte bir şeyin, gelecekte başka bir eyleme kadar süreceğini ifade ederiz.)
EXAMPLES:
I will have been in London for six months by the time I leave.
(Ayrılana kadar altı ay boyunca Londra'da olacağım.)
By Monday, Susan is going to have had my book for a week.
(Pazartesi gününe kitabım bir hafta boyunca Susan'da kalacak.)
»» USED TO
Geçmişte alışkanlık olarak yapılan olayları ifade ederken kullanılır.
Example;
I used to run everyday when I was at university. (Üniversitedeyken hergün koşardım.)
Bu cümleyi söyleyen kişi gizli olarak şu anda koşmadığını da ifade etmektedir. Ayrıca
genelde “used to” yapısı “but ile geçiş yapar.
I did not use to run. (Eskiden koşmazdım.)
Did you use to run? (Koşarmıydın?)
“Used to” yapısının olumlu ve sorusunda görüldüğü gibi “did” yardımcı fiilinden faydalanılır. Yardımcı fiil devreye girdiğinden “use” şeklinde birinci hale döner.(Simple Past Tense’ nin özelliklerinden hatırlayınız.) Gerçi bu tartışma konusudur. “used to” modal olduğu için direk “not” alabilir diyenler de vardır ve bu kullanım informal olarak kullanılmaktadır. Ama gramer olarak “used not to” kullanımı yanlıştır.“Used to” yapısının soru ve olumsuzunda doğru kullanım yukarıdaki gibidir.
EXAMPLES
She used to gamble, but now she dosen’t. (O kumar oynardı ama şimdi oynamaz.)
Did you use to play football. (Futbol oynar mıydın?)
My father didn’t use to watch T.V, but now he is always before the screen.
(Babam T.V izlemezdi ama şimdi daima ekranın önündedir.)
»» PREFER / WOULD RATHER
Prefer ve would rather kalıplarını tercihlerimizden bahsederken kullanırız.
Examples:
- I prefer to live in the country. (Köyde yaşamayı tercih ederim.)
- I prefer to play basketball rather than play football.
(Futbol oynamaktansa basketbol oynamayı tercih ederim.)
● PREFER
Genel olarak hayatta neyi tercih ettiğinizi ifade ederken "prefer" kalıbı üç farklı şekilde kullanılabilir:
a) prefer something to something else
(birşeyi başka birşeye tercih etmek)
- I prefer football to basketball. (Futbolu basketbola tercih ederim.)
- I prefer city to country. (Şehiri köye tercih ederim.)
b) prefer to do something rather than do something else.
(Birşeyi yapmak yerine başka birşeyi yapmayı tercih etmek.)
- I prefer to drink tea (Çay içmeyi tercih ederim.)
- I prefer to drink tea rather than (drink) coffee.
(Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)
c) prefer doing something to doing something else
(Birşeyi yapmak yerine başka birşeyi yapmayı tercih etmek.)
- I prefer drinking tea (Çay içmeyi tercih ederim.)
- I prefer drinking tea to drinking coffee.
(Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)
DİKKAT! Bu üç kullanım arasında anlam olarak bir fark yoktur.
● WOULD PREFER (I'd prefer)
"would prefer" kalıbı genel tercihelirimiz değil, belirli bir durumda neyi tercih ettiğimizi ifade ederken kullanılır.
Example:
- Would you prefer coffee or tea? (Kahve mi alırsınız, çay mı?)
- I'd prefer to stay at home rather than go to the cinema tonight.
(Bu gece sinemaya gitmektense, evde kalmayı tercih ederim.)
● WOULD RATHER (I'd rather)
"would rather" ve "would prefer" kalıpları arasında anlam olarak fark yoktur. Sadece kullanımda aşağıdaki fark vardır.
would rather do
would prefer to do
"would rather" kalıbından sonra doğrudan fiil gelir ve ek almaz.
Examples:
- I'd rather go by car. (Arabayla gitmeyi tercih ederim.)
- I'd rather stay at home. (Evde kalmayı tercih ederim.)
»» TRANSITIONS (Bağlaçlar)
To show addition
· and
· in addition
· besides
· furthermore
· moreover
· what's more
· too
· not only ... but also
· both ... and
· not so obvious
· as well as
· another
To contrast
· on the other hand
· on the contrary
· conversely
· by contrast
· from another point of view
· more important
· meanwhile
· in the meantime
· and then
To exclude
· with this exception
· all except
· all but
· except for this
· not that
· but not
· neither ... nor
To show time
· now
· since
· after this
· at length
· thereafter
· already
· after a few hours
· in the end
· afterwards
· then
· later
· previously
· formerly
· at an earlier time
· at the same time
· simultaneously
To emphasize
· obviously
· in fact
· as a matter of fact
· indeed
· what's more
· even without this
· especially
· truly
· really
· certainly
· moreover
· in truth
· above all
To compare
· similarly
· likewise
· in like manner
· parallel with
· in the same category
· comparable to
· equally important
To show sequence
· first, second, etc.
· next
· former
· latter
· final
· last
To show purpose
· to
· in order to
· so that
· for the purpose of
· with this in mind
· with this in view
To conclude
· to conclude
· in conclusion
· thus
· finally
· last
· to end
To infer
· hence
· so
· therefore
· consequently
· as a result
· for this reason
· this being the case
· it follows that ...
To summarize
· in brief
· in summary
· on the whole
· to sum up
· in other words
· briefly
· in short
· in conclusion
To show condition
· if
· but
· yet
· and yet
· however
· still
· after all
· for all that
· although this is true
· while this is true
· in spite of
· though
To include
· namely
· especially
· specifically
· in detail
· including
· in particular
· to list
· to enumerate
To repeat
· to repeat
· in brief
· in short
· as I have said
· as I have noted
· in other words
· once more
· again
· yet again
· that is
To give examples
· for instance
· for example
· to demonstrate
· to illustrate
· as an illustration
· a case in point
· another case
To paint a picture
· imagine this scene
· to illustrate my point
· let's examine this idea closely
To mark
· with respect to
· as for ...
· concerning
· in point of reference
To link
· in general
· to resume
· in particular
· to continue
· to return
· whether
To show alternatives
· or
· either ... or
· whether ...or not
To concede
· no doubt
· admitting
· to be sure
· certainly
· indeed
· granted
· true
· in any case
· in any event
· along with
To refuse
· no
· hardly
· on the contrary
· never
»» PASSIVE VOICE
Passive voice "edilgen" anlamındadır. Bir cümlenin Active kullanımında yüklemi yapan bellidir ve özne olarak adlandırılır. Passive kullanımında ise özne yüklemden etkilenir. Ayrıca eylemi yapanın, yani öznenin bilinmediği veya önemli olmadığı durumlarda passive kullanılır.
Active: I saw him. (Onu gördüm.)
Passive: He was seen by me. (O benim tarafımdan görüldü.)
(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi pasif cümlenin öznesi konumuna
geçmektedir.)
Passive: The window was broken. (Cam kırıldı.)
(Bu cümlede camı kimin kırdığının önemi yoktur. Anlatılmak istenen sadece camın kırılmış olmasıdır.)
Bilindiği gibi bazı fiiller yüklem olduklarında nesne alırlar ve böyle fiiller "geçişli fiiller"dir. Nesne almayan fiillere ise "geçişsiz fiiller" denir. Geçişsiz fiillerin bulunduğu bir cümlede yükleme maruz kalmayan bir nesne olmadığı için passive formu da olamaz.
Example:
Active: Ben iyi yüzerim (Bu cümlede yüzmek geçişsiz bir fiildir.)
Passive: Ben iyi yüzülürüm. (Yanlış! Yüzmek fiilinin pasifi olmaz.)
Bunun gibi gitmek, gelmek, uyumak gibi fiiller de geçişsiz fiillerdir.
Inglizce’de bütün active zamanların passive formu vardır. Active bir cümleyi passive'e çevirirken sadece yardımcı fiil üzerinde değişiklik yapılır ve fiil üçüncü haliyle gelir. Bu bütün zaman veya modallarda aynıdır.
Örnek: to break - to be broken
Tüm zamanlarda active-passive formunu inceleyelim.
S. Present: He writes a letter. A letter is written by him. (Bir mektup onun tarafından yazılır)
S. Past: He wrote a letter. A letter was written by him. (...........yazıldı.)
S.Future: He will write a letter. A letter will be written by him. (................yazılacak.)
Pr. Perfect: He have written a letter. A letter has been written by him. (............yazılmış.)
Past Perfect: He had written a letter. A letter had been written by him. (............yazılmıştı.)
Present Cont.: He is writting a letter. A letter is beingn written by him. (..............yazılıyor.)
Past Cont: He was writting a letter. A letter was being written by him. (.............yazılıyordu.)
Future Cont.: He will be writting a letter. A letter will be beingn written by him. (.............yazılıyor olacak.)
Present Perfect Cont.: He has been waiting a letter. A letter has been beingn written by him. (........yazılmaktadır.)
Past Perfect Cont.: He had been waiting a letter. A letter had been beingn written by him. (........yazılmaktaydı.)
Future Perfect Cont.: He will have been waiting a letter. A letter will have been beingn written by him. (........yazılmakta olacak.)
Eğer cümlede “be” fiilinden sonra V3 varsa mutlaka pasif bir cümledir. Normalde "be" fiilinden sonra gelen fiil "ing" takısı alır. Yani eğer "ing" takısı yoksa mutlaka "V3" gelmiştir ve cümle pasiftir. .
He is known by everyone in the area. (O bölgedeki herkes tarafından tanınır veya tanınıyor.)
He was found guilty by the jury. (O jui tarafından suçlu bulundu.)
Over the last months, this book has been sold very well. (Geçen aylarda bu kitap çok iyi satılmış.)
The robbers had been followed by the police. (Soyguncular polis tarafından takip edildi.)
He will be appointed as the new chairman. (Yeni bir başkan olarak atanacak.)
Leave: ayrılmak
Send: öndermek
Lend: ödünç vermek
Show: göstermek
Order: emretmek
Tell: söylemek
Pay: demek
Bring: getirmek
Promise: söz vermek
Give: vermek
Refuse: red etmek
EXAMPLES
I gave him a gift.
He was given a gift by me. (O’na bir hediye benim tarafımdan verildi.)
A gift was given to him by me. (Bir hediye ona benim tarafımdan verildi.)
Yukarıdaki cümle için şuna dikkat çekmek gerekir: İki nesneli cümlelerde passive formu yazarken “yalın object” başa alındığında “indirect object”ten önce “to” yazılır.
»» REPORTED SPEECH
Indirect Speech (‘reported speech’ de denir) birisinin söylediği cümleyi aktarmaya denir.Genellikle konuşma dilinde kullanılır.
Eğer aktarılan eylem geçmişte yapılmış ise, cümle geçmiş zaman olur.Bu kalıp genellikle bahsedilen zamandan bir önceki geçmiş zamanla ifade edilir.
Örneğin:
· He said the test was difficult. (Testin zor olduğunu söyledi.)
· She said she watched TV every day. (Her gün TV seyrettiğini söyledi.)
· Jack said he came to school every day. (Jack her gün okula gittiğini söyledi.)
Eğer aktarılan eylem; geniş zaman, geçmiş zaman veya gelecek zaman ile ifade ediliyorsa, kullanılan zaman aynı kalır, değişmez.
Örneğin:
· He says the test is difficult. (Testin zor olduğunu söylüyor.)
· She has said that she watches TV every day. (Her gün TV izlediğini söylemişti.)
· Jack will say that he comes to school every day. (Jack okula her gün geldiğini söylüyor.)
Eğer aktarılan konu, genel geçer bir olayı anlatıyorsa geniş zaman kullanılır.
Örneğin:
The teacher said that phrasal verbs are very important (Öğretmen Phrasal Verbs ‘ lerin çok önemli olduğunu söyledi.)
Zamir ve Zaman Zarflarının Değiştirilmesi
Konuşma aktarılırken, zamirin cümlede geçen nesne ile uyumlu hale gelebilmesi için zamiri de değiştirmek gerekir.
Örneğin:
· She said, "I want to bring my children." (Çocuklarımı getirmek istiyorum”, dedi. She said she wanted to bring her children. “ Çocuklarını getirmek istediğini söyledi), olur.
· Jack said, "My wife went with me to the show." (Şova karımla birlikte gittik), dedi.
Jack said his wife had gone with him to the show. (Jack, şova karısıyla birlikte gittiğini söyledi.)
Konuşulan anı; geniş zaman, geçmiş zaman veya gelecek zamanla uyumlu hale getirmek için zaman zarflarını da değiştirmek gerekir.
Örneğin:
· She said, "I want to bring my children tomorrow." (Çocuklarımı yarın getirmek
istiyorum), dedi. ( Çocuklarını yarın getirmek istediğini söyledi), olur.
· Jack said, "My wife went with me to the show yesterday." (Dün şova karımla birlikte
gittik), dedi. (Jack, dün şova karısıyla birlikte gittiğini söyledi.)
· Indirect Questions
Soruları aktarırken özellikle cümlelerin dizilişine dikkat etmek gerekir.Evet/Hayır ile başlayan soru cümlelerini aktarırken (if) “eğer” kullanılır.Niçin, nerede, ne zaman gibi soru kelimelerini kullanırken, cümleye bu soru kelimeleriyle başlamak gerekir.
Örneğin:
· She asked, "Do you want to come with me?" “Benimle gelmek ister misin?”, diye sordu.She asked me if I wanted to come with her. “Bana, onunla gidip gitmeyeceğimi sordu.” olur.
· Dave asked, "Where did you go last weekend?" Dave, “Geçen hafta nereye gittin?”, diye sordu.
Dave asked me where I had gone the previous weekend. “Dave,geçen hafta nereye gittiğimi sordu.” olur.
· He asked, "Why are you studying English?"Niçin ingilizce çalışıyorsun?, diye sordu.
She asked me why I was studying English. “ Bana niçin ingilizce çalıştığımı sordu.” olur.
Aşağıdaki tabloda aktarılmış cümleler, geçmiş zamanda kullanılmıştır. "*"İşaretlenmiş cümlelere özellikle dikkat edin.
Not:Geçmiş zaman, yakın geçmiş zaman ve past perfect zaman da dahil olmak üzere hepsi past perfect tense çevrilmiştir.
»» MODALS
Modal, “Kiplik” demektir. Modal’lar yardımcı fiil sisteminden yararlanan ancak farklı fonksiyona sahip kalıplardır.
EXAMPLES
I don’t walk. (Yürümem.)
I can walk. (Yürüyebilirim.)
Yardımcı fiiller, anlamlarını yükleme katmazlar. Ama Modal’lar anlamlarını yükleme katarlar.
Modal'ların aşağıda açıklamalı olarak verilmiştir.
► Can: ...e bilmek: güç, yetenek
I can walk 20 miles. (Yirmi kilometre yürüyebilirim)
► May:. ..ebilmek: olası, tahmin
He may come tonight. (O bu gece gelebilir.)
► Be able to: ..e bilmek: Can’ e eşittir.
I am able to jump 30 cm. (30 cm zıplayabilirim.)
► Must: ...meli, ...malı: Must’ta zorunluluk söyleyen kişiyle ilgilidir. Dışarıdan herhangi bir baskı yoktur.)
I must sleep early. (Erken yatmalıyım.) (Bu örnekte kişi erken yatması gerektiğini düşünmektedir ve kendi kararıdır.)
► Have to: zorunda olmak. Zorunluluk var. Bu modal'daki zorunluluk dışardan bir gücün etkisiyle oluşur. Herhangi bir kural, kanun veya dış etken nedeniyle birşey yapmak zorunda olduğumuzda bu modal'ı kullanırız.
I have to wear uniform at school. (Okulda üniforma giymek zorundayım) (Okulun kuralı)
► Should: gerekir. Her ikisi de “tavsiye öneri” anlamında kullanılır. "Ought to" ile arasında çok az bir nüans farkı vardır, aynı anlamda kullanılabilirler.
You should see a doctor. (Bir doktora gitmelisin) (Gitmeni tavsiye ediyorum.)
► Ought to: gerekir.
You ought to see a doctor. (Yukarıdaki örnekle arasında fark yoktur.)
Modal’ ların Kullanımı
1.) Modal’ lar çekimsizdir. Yani şahıslara göre değişmezler.
2.) Modal’lar daima V1 ile kullanılırlar.
3.) İki model kesinlikle yan yana kullanılmaz.
EXAMPLES
They can finish the game on time. (Onlar oyunu zamanında tamamlayabilirler.)(Güç, yetenek)
He may go abroad next year. (O önümüzdeki yıl yurt dışına gidebilir.) (Tahmin)
I may go. (Gidebilirim) (tahmin) I may not go. (Gitmeyebilirim) (tahmin)
I can go. (Gidebilirim) (güç, yetenek) I can not go. (Gidemem) (güç, yetenek)
We are able to produce more goods. (Daha fazla mal üretebiliriz.) (Güç, yetenek)
You must wait for us untill 5 o’clock.
(5’ e kadar bizi beklemelisin.) (Zorunluluk söyleyenden)
You have to brush your teeth three times a day. (Günde üç defa dişlerini fırçalamalısın.) (Zorunluluk dışardan)
You should do your homework. (Ödevini yapmalısın.) (Nasihat var.)
»» REFLEXIVE PRONOUNS
Aşağıdaki tabloda en sağ kolonda gözüken zamirler "reflexive pronouns" olarak adlandırılır ve Türkçe'de "kendim", "kendisi", kendimiz" gibi anlamlara gelir.
Aşağıdaki Türkçe cümleye bakın.
- Beni bıçakla kestim.
Bu cümle yanlıştır, çünkü bu cümlede "beni" yerine "kendimi" kelimesi kullanılmalıdır. Şimdi aşağıdaki İngilizce cümleye bakın.
- I cut me with a knife.
Bu cümle de yanlıştır. "Me" beni ve bana anlamlarına geldiğinden burada kullanılması gereken reflexive pronoun "myself" olmalıdır.
- I cut myself with a knife. (Kendimi bıçakla kestim.)
Aşağıda reflexive pronoun'ların kullanımlarına ilişkin örnekler verilmiştir.
- She fell off her bicycle and hurt herself. (Bisikletinden düştü ve kendini incitti.)
- I sometimes talk to myself. (Bazen kendimle konuşurum.)
- He saw himself in the mirror. (Kendisini aynada gördü.)
- They paid for themselves. (Kendi hesaplarını ödediler.)
Reflexive pronoun ne zaman kullanılır?
Reflexive pronoun üç temel durumda kullanılır.
- When the subject and object are the same
(Özne ve nesne aynı olduğunda)
I hurt myself.(Kendimi incittim) (kendi kendimi)
The band call themselves "Dire Straits". (Grup kendine "Dire Straits" diyor. He shot himself. (Kendini vurdu) (kendi kendini)
- As the object of a preposition, referring to the subject
(Özneyi gösteren bir edatın nesnesi olarak)
I bought a present for myself.
She did it by herself (=alone). Kendi kendine yaptı. (=tek başına)
That man is talking to himself.
- When you want to emphasize the subject
(Özneyi vurgulamak istediğiniz durumlarda)
I'll do it myself. (No-one else will help me.)
They ate all the food themselves. (No-one else had any.)
»» IMPERATIVES
Emir kipi demektir. Türkçe’de emir tüm şahıslara verilebilir. Ingilizce’de böyle değildir. Ingilizce mantığına göre emir sadece karşıdakine verilir. Diğer şahıslara emir verilmez.
İnglizce’de emir yapısı Simple Present Tense ile kurulur ve sadece karşıdakine verilir. Bu da “sen ve siz” olmak üzere iki kişidir.
İnglizce’de Simple Present Tense’de özne söylenmediği zaman emir kipi oluşturukmuş olunur. Emir kipinin mastar yapısındaki “to”nun atılarak oluşturulduğunu savunanlar da vardır. Ama bu açıklama sadece olumlu emir yapısı için geçerlidir. Olumsuz emir yapısı için geçerli değildir. Bu yüzden Inglizce’de emir kipinin Simple Present Tense’den geldiği açıklaması doğrudur.
Speak slowly. (Yavaş konuş.)
Don’t speak loudly. (Yüksek sesle konuşma.)
Sen ve siz için emir yapısı bu şekilde oluşturulur. Peki diğer şahıslar için emir yapısı acaba nasıldır? Diğer şahıslar için emir yapısı “izin vermek” anlamına gelen “let” fiilinden faydalanılarak oluşturulur.
Let us speak. (Konuşalım.)
Diğer şahıslar için de emir kipi oluşturulurken aslında yine Simple Present Tense’den faydalanılır. Normalde yukarıdaki cümlede yazılmamış bir “you” vardır. “İzin ver konuşalım”anlamına gelir. “you” atılarak “we”için emir kipi oluşturulmuştur. Bunu Türkçe’ye uygun şekilde “konuşalım” diye çeviriyoruz.
Emir verilecek “subject pronouns”lar Verb’den sonra geleceklerinden “object pronouns”lar konumuna geçerler ve “gideyim, gitsin, gidelim, gitsinler” anlamında emir yapısına girerler.
Normalde “let”ten önce you var ve yazılmayarak diğer şahıslar için emir kipi oluşturulmuş demiştik. Olumsuzunu yazarkan de aynı mantıkla “let”ten önce you var, atılmış ve sonrasında olumsuzluk (Do not) eklenerek diğer şahıslar için olumsuz emir kipi oluşturulmuş olunur.
Emir kipinin soru formunu oluşturmak için de “shall”den faydalanılır.
Soru
Shall I answer the phone? (telefona cevap vereyim mi?)
Shall he come in? (....gelsin mi?)
Shall we go out? (........çıkalım mı?)
Shall they be here? (burda olsunlar mı.?)
Olumsuz Soru
Shall I not answer the phone? (telefona cevap vermeyeyim mi?)
Shall he not come in? (....gelmesin mi?)
Shall we not go out? (........çıkmayalım mı?)
Shall they not be here? (burda olmasınlar mı.?)
»» CONDITIONAL SENTENCES
Türkçe'deki karşılığı şartlı cümlelerdir. Yani;
"Eğer yağmur yağmazsa yarın pikniğe gideceğiz." cümlesi bir şartlı cümledir. İngilizce'de dört tip conditionals vardır. Hepsinin kullanımı ayrıdır ve aşağıdaki tabloda açıklanmıştır.
Conditional cümleler, örnekler, ve açıklamalar:
»» RELATIVE PRONOUNS
1.) I received the report. (Raporu aldım.) You had sent the report. (Raporu göndermiştin)
2.) I found the book. (Kitabı buldum.) The book was important. (Kitap önemliydi.)
Bu cümleleri kendi aralarında birleştirecek olursak;
I received the report which you had sent.(Göndermiş olduğunuz kitabı aldım.)
Dikkat edilirse bu cümlede nesne konumunda olan “the report” kelimesi ilgi zamiri olan “which” ile yer değiştirdi. “which” aynı zamanda iki cümleyi birbirine bağlayarak bağlaç olarak işlev gördü. “which you had sent”cümleciği “Relative pronoun, Relative Clouse veya Adjective Clouse” olmak üzere üç şekilde adlandırılabilir.
Not: Nesne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe’ye “...dığı” olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra “özne” varsa Türkçe’ye “...dığı” olarak çevrilir.
I found the book which was important.(Önemli olan kitabı buldum.)
Bu cümlede ise özne konumunda olan “the book” kelimesi, ilgi zamiri olan “which” ile yer değiştirdi.
Not: Özne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe’ye “...en, ...an” olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra fiil varsa Türkçe’ye “...en, ...an” olarak çevrilir.
Which: Cansızlar ve hayvanlar için kullanılır
Who: İnsanlar için kullanılır.
That:Hem who hem de which yerine “that” kullanılabilir. İkisi de nesnel formda iken “...dığı”; öznel formda iken “...en, ...an” olarak çevrilir.
İlgi zamirinden sonraki cümle bir cümlecik olur ve öncesindeki ismi niteler.
Türkçe’ye çevirirken bu cümleciğin anlamını isimden önce söylemek gerekir.
The agreement which they signed.(Onların imzaladığı anlaşma)
The workers who I met.(Karşılaştığım işçiler.)
The man who you are waiting for.(Beklediğiniz kişi.)
The scientist who devised this method. (Bu metodu bulan bilim adamı.)
The student who won the scholership. (Bursu kazanan öğrenci.)
A car which runs 100 miles on hour. (Saatte 100 mil giden araba.)
Not: İlgi zamirinin önünde mutlaka bir isim vardır ve yan cümlecik bu ismi niteler.
Unfortunately, we can not publish the article which you have sent.(Maalesef gönderdiğiniz makaleyi yayınlayamıyoruz.)
Eğer “the article”ı niteleyen bir sıfat kelimesi olsaydı “article”den önce yazılması gerekirdi. “the article” bir sıfat cümleciği ile nitelendiği için bir ilgi zamiri ile sonrasından gelmiştir. Çeviride sıfat cümleciğinin anlamı isimden önce söylenir.
He had to dismiss the boy who made noise. (Gürültü yapan çocuğu kovmak zorunda kaldı.)
The man who robbed the bank was cought by the police. (Bankayı soyan adam polis tarafından yakalandı.
● OF WHOM ve OF WHİCH
...ki onu, ...ki onların anlamında da çevrilebilirler.”of whom” canlılar için; “of which” cansızlar için kullanılır. bu iki ilgi zamiri bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılır.
I have four sons who are students. (Öğrenci olan dört oğlum var.)
Bu cümlede sıfat cümleciği (öğrenci olan) çocukların hepsini niteler. Peki bu dört cocuğun hepsi değilde, ikisi veya üçü öğrenci olsa cümlemizi nasıl söyleyeceğiz? İşte burada “of”whom ve of which” devreye girer.
Eğer ikisi öğrenci olan dört cocuk var ise cümle şöyle kurulur:
I have four sons, two of whom are students.(İkisi öğrenci olan dört oğlum var.)
Virgüle ve gruptan belirtilmek istenen sayının ilgi zamirinden önce geldiğine dikkat ediniz. Bu kullanımda artık sıfat cümleciği dört cocuğu değil; ilgi zamirinden önce gelen ve çocuklardan ikisini belirten “two”yu niteler.
He had many houses which were in Ankara.(Onun Ankara’da olan bir çok evi vardır.)
He had many houses, some of which were in Ankara.(Onun, bazıları Ankara’da olan bir çok evi vardır.)
My friend has three cars, on of which is a foreign mark.(Arkadaşımın biri yabancı markaolan üç arabası vardır.)
I have three friends, for one of whom I bought a present.(Birisi için hediye aldığım üç arkadaşım vardır.)
I have got a hundred students, fourty of whom are married.(Kırkı evli olan yüz öğrencim vardı.)
● WHOSE
...ki onun, ...ki onların anlamındadır. İyelik belirten zamirdir. Son on yılın KPDS sınavlarında en çok sorulan ilgi zamiridir. Sınav tekniği kolay, uygulaması zordur. Hem canlı hem de cansızlar için kullanılır. direk sorulması beklenen bir konudur.
The woman who was wounded was carying. (Yaralanan bayan ağlıyordu.)
The woman whose husband was wounded was carying. (Eşi yaralanan bayan ağlıyordu.)
Not: Mutlaka ama mutlaka “whose”dan önce ve sonra bir isim olmalıdır. Sonrasında bir zamir veya başka bir kelime gelemez. Sonrasında gelen ismin önünde kesinlikle “the” artikeli olamaz. Bu özellik posessive’likten kaynaklanmaktadır.
I bought a car whose engine was out of order. (Motoru bozuk olan bir araba aldım.)
The houses whose roofs were shaking in the storm collapsed. (Çatıları fırtınada sallanan evler yıkıldı.)
Collapse: yıkılmak
Our manager,whose son studies in the USA will go there next month. (Oğlu USA’da okuyan müdürümüz önümüzdeki ay oraya gidecek.)
"That" cümleden ne zaman atılabilir?
That kelimesi bir yan cümleciği bir önceki eyleme bağlamak için kullanılan bir bağlaçtır. Bu yadıda kullanıldığında that bazen "tamamlayıcı(pekiştirici) that." adıyla da anılır. Kelime çoğunlukla gözardı edilse de bir çok durumda her görüldüğü cümleden çıkarılmak yoluna da gidildiği görülür ki bu da pek olumlu bir durum değildir.
Örnekleri inceleyiniz:
- Isabel knew [that] she was about to be fired.
- She definitely felt [that] her fellow employees hadn't supported her.
- I hope [that] she doesn't blame me.
Bazı durumlarda that kelimisenin atılması cümlenin akışında bir kesinti oluşturabilir ki bu da virgül kullanılıraka giderilebilir.
Örnekleri inceleyiniz (that yerine virgül işareti kullanılmış):
-The problem is, that production in her department has dropped.
- Remember, that we didn't have these problems before she started working here.
Genel bir kural olarak, eğer cümleniz that atıldığında daha iyi 'duruyorsa', cümlede anlam kargaşası meydana gelmiyorsa ve cümle that kelimesi olmadan daha zarif (ritmik) duruyorsa bu öğeyi rahatlıkla cümlenizden çıkarabilirsiniz.. Theodore Bernstein that kelimesini cümlede tutmamız gereken üç durumu listeler:
- Cümlecik ve eylem arasına bir zaman öğesi girdiğinde: "The boss said yesterday that production in this department was down fifty percent." ("yesterday." zaman zarfının konumuna dikkat edin)
- Cümleciğin fiili iyice gerilere atılmışsa (geciktirilmişse): "Our annual report revealed that some losses sustained by this department in the third quarter of last year were worse than previously thought." ("losses" ve onun fiili olan, "were."e dikkat edin)
- İkinci bir that öğesi kimin neyi yaptığını ya da söylediğini açığa kavuşturuyorsa: "The CEO said that Isabel's department was slacking off and that production dropped precipitously in the fourth quarter." (Did the CEO say that production dropped or was the drop a result of what he said about Isabel's department? İkinci that cümleyi daha anlaşılır kılıyor.)
Not: Genellikle that yerine bir çok cümlede which öğesini görürüz. That ve which arasında kesin bir ayrım olmamakla birlikte bir çok dilbilimci ve yazar which'in daha formal olduğunu ve yazı resmi dilinde tercih edilmesi gerektiği görüşünü savunur.
»» GERUNDS AND INFINITIVES
“Gerunds ve İnfinitives” ler, Türkçe’deki ismin halleri durumunda kullanılırlar. İngilizce’de ise bir yüklemden sonra çekilmemiş fiiller mastar yapısında gramatik açıdan üç konumda gelebilirler.
1.) Gerund (speaking, going gibi) e.g.I like swimming.
2.) Infinitive (to speak, to go gibi) e.g.I want to swim
3.) Bare infinitive (Yalın mastar) (speak, go gibi) e.g.He made me cry.
“Öğrenmeyi istiyorum” cümlesinde “istemek” cümlenin yüklemidir. “öğrenmeyi” ise çekilmemiş konumda olup, İngilizce’de gramatikal olarak yukarıda da söylendiği gibi üç şekilden biri ile ifade edilebilir. Bu bir sistemdir, kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde uygun olan şekliyle cümle yazılır.
İngilizce'de, cümlede çekimsiz bir fiil denince “Gerunds ve İnfinitives” olmak üzere iki kullanım akla gelir. Bu durumda biri diğeri için altarnatif konumundadır. Yani eğer cümlede gerund kullanılmıyorsa, onun alternatifi olan infinitive’e gidilir. Bu özellik olduğu için bir konunun iyi bilinmesi, alternatifinin de çözülebilmesi anlamına gelir.
● GERUNDS
“Gerund” isim fiil (verbal noun) demektir. Bir fiilin –ing almış biçimidir. “Gerund” lar, bir fiil ve bir isim özelliği taşırlar. Cümlede isim veya zamir olarak kullanılırlar. Basit olarak eğer cümlede iki tane fiil kullanılıyorsa ikinci fiil ya -ing takısı alır, ya başına "to" gelir ya da yalın haliyle kullanılır. Hangi fiilden sonra fiilin -ing takısıyla geleceğini, veya infinitive olarak geleceğini öğrenmenin tek yolu fiilleri ezberlemektir. Çünkü herhangi bir mantık çerçevesinde yapılmamaktadır.
Bazı Fiillerden Sonra Gerund Kullanılır. Bu fiillerin sayısı yaklaşık 40 civarındadır. Bunlar yüklem olacakları zaman sonralarında eğer çekilmemiş bir fiil gelirse, “gerund” olmak zorundadır. Bu özellik tamamen ezbere dayalı bir durumdur. Aşağıda bu fiilerden en çok kullanılanları verilmiştir. Bu fiiller, yüklem olarak kullanıldığında ve sonrasında çekilmemiş bir fiil geldiğinde bu mutlaka “gerund” olmalıdır.
EXAMPLES
You could have avoided hurting him. (Onu incitmekten kaçınmış olabilirdin veya kaçınabilirdin.)
She considers moving away. (O taşınmayı düşünüyor.)
He hates getting up early. (O erken kalkmaktan nefret eder.)
The thief admitted stealing the money. (Hırsız parayı çaldığını itiraf etti.)
● INFINITIVES
Çekimsiz fiilin kullanıldığı üç yapıdan biri de Infinitives’lerdir. Mastar hareketlerinde Infinitives’lerden faydalanılır.
Hemen sonrasında Infinitive alan fiillerin sayısı yaklaşık 10–15 tanedir. Burada en önemlilerinden birkaç örnek verilecektir. Bu gruba giren fiiller liste halinde aşağıda sunulmuştur. Bu yapıda, yüklemden hemen sonra Infinitive geldiği için hem yüklemin hem de Infinitive'in öznesi aynıdır.
EXAMPLES
I hope to go there. (Oraya gitmeyi ümit ediyorum.)
He pretends to be a beggar. (Bir dilenci gibi davranıyor.)
I would love to go to that party. (O partiye gitmeyi çok isterdim.)
»» CAUSATIVE
Ettirgenlik kipidir. Inglizce dışında diğer dillerde yapısı basittir ama Inglizcede biraz karmaşıktır. Ettirgenlik, “bir eylemi başkasına yaptırmak demektir.” Türkçe’de bu “tir” eki ile sağlanır, ayrı bir fiil yapısı yoktur. “kestirdim, diktirdim, sildirdim...” gibi.
İnglizcede ise “Have, Make, Get “ olmak üzere ettirgenliği sağlayan üç fiil vardır. Bu fiiller, modallar gibi çalışarak belli bir kurala göre temel fiillerden önce yazılarak ettirgenlik sağlamış olurlar. Ettirgenlik, “bir eylemi başkasına yaptırmaktır” demiştik. Peki, birine yaptırılacak eylem para ile yaptırılabilir, rica ile yaptırılabilir, zorla yaptırılabilir. Türkçe’de bunu sağlayan artı bir ek veya fiil yoktur. Cümlenin anlamına göre rica ile mi, zorla mı veya para ile mi yaptırıldığı anlaşılır.
İnglizce’de ise bu nüans farkının kullanımı, bazı istisnalar hariç şöyledir:
Have: Birine “rica” ile bir şey yaptırmak.
Make: Birine “zor” ile bir şey yaptırmak
Get: Birine “para” ile bir şey yaptırmak
Başkasına bir eylemi yaptırırken bu eyleme maruz kalan bir nesne vardır. Örneğin “arabamı tamir ettirdim” derken, yaptırdığınız tamir etme eylemine maruz kalan “araba”dır. Bu nesneyi herhangi bir nesne olarakSomething ile gösterirsek;
Have
Make + Something + V3
Get
Causative’in Inglizce’deki bu yapısında, yaptırılan eylemin kime yaptırıldığı belli değildir. Örneğin, “Saçımı kestirdim” dediğinizde, saç kesme eylemini kimin yaptığı belli değildir. İşte İnglizce’de yukarıdaki kullanım böyledir.
I have my hair cut. (Ben saçımı kestiririm)
S.th + V3
I had my hair cut. (......kestirdim.)
Men have their ears pierced. (Erkekler kulaklarını deldirirler.)
I will have my hair cut. (......kestireceğim.)
I have had my hair cut. (......kestirmişim.)
I had had my hair cut. (......kestirmiştim.)
I am having my hair cut. (......kestiriyorum.)
I was having my hair cut. (......kestiriyordum.)
I will have had my house repaired. (.........tamir ettirmiş olacağım.)
You could got your tyres changed.(Tekerleklerinizi değiştirebilirdiniz.)
He will have the patient operated.(O hastayı ameliyat ettirecek.)
We can not make our voice heard. (Sesimizi duyuramıyoruz.)
amma iş ha, yazık, iyi halt etmiş, kendini bir şey sanma
55
Bite off
ısırmak
56
Blow away
üflemek, sürüklemek
57
Blow down
(rüzgar) yere yıkmak, devirmek
58
Blow off
söndürmek, sürüklemek, uçurmak
59
Blow up
havaya uçurtmak, patlamak
60
Bow out
kibarca ortadan çekilmek, ayrılmak, mesleği sona ermek
61
Break away
kaçmak
62
Break down1
bozulmak, işlemez hale gelmek
63
Break down 2
kırmak, yıkmak, bozmak
64
Break in
alıştırmak, eğitmek
65
Break into
kırıp girmek, zorla girmek
66
Break loose
ipini koparıp başıboş kalmak, kaçıp kurtulmak
67
Break off 1
aniden son bulmak, kesilmek, ayrılmak
68
Break off 2
kırmak, parçalamak, bozuşmak
69
Break out
patlak vermek, çıkmak, ile kaplanmak
70
Break through
kırıp geçmek, aşmak
71
Break up
parçalara ayırmak, bozuşmak
72
Bring about
neden olmak
73
Bring back
geri getirmek, götürmek
74
Bring out
kitap çıkarmak, yayınlamak, ortaya çıkarmak
75
Bring up
büyütmek, yetiştirmek, (birinin dikkatine sunmak)
76
Bug one
rahatsız etmek, sinirlendirmek
77
Build up
attırmak, güçlendirmek
78
Burn down
yanıp kül olmak
79
Burn out
elektrikli cihaz yanması,kullanılmaz hale gelmek
80
Burn up
tamamen yanıp kül olmak
81
Burst out crying or laughing
gözünden yaşlar boşalmak, kahkahayı basmak
82
Buy it
kabul etmek, benimsemek
83
Buy out
tüm haklarını devralmak,stok / hissesini v.b. satın almak
84
Buy up
elinde toplamak amacıyla satın almak
85
By heart
ezbere
86
By oneself
yalnız başına, kendi kendine
87
By the way
sırası, hatırıma gelmişken söyleyeyim
88
Call for
uğrayıp almak, istemek, gerektirmek, gerekli olmak
89
Call it a day
o günlük işe son vermek, paydos etmek
90
Call off
iptal etmek
91
Call on
şöyle bir uğrayıvermek, ziyaret etmek
92
Call up
telefon etmek
93
Can't help (but)
-mekten kendini alamamak, -memek elinde değil
94
Carry on
sürdürmek, yapmak, -e devam etmek
95
Carry out
planı gerçekleştirmek, uygulamak, yerine getirmek
96
Catch cold
nezle olmak, üşütmek
97
Catch on
anlamak, kavramak, esprisini anlamak
98
Catch up
yetişmek, aynı seviyeye gelmek
99
Change (one's) mind
kararını / fikrini değiştirmek
100
Check in / out
(otel defterine) adını kaydetmek
101
Check up
soruşturmak, araştırmak
102
Cheer up
neşelendirmek, teselli etmek
103
Clear up
(hava) açmak, aydınlatmak, çözmek
104
Clue (one) in
faydalı bilgi vermek
105
Come about
olmak, meydana gelmek
106
Come across
rastlamak, karşılamak
107
Come to
kendine gelmek, ayılmak
108
Come to an end
sona ermek, bitmek
109
Come true
gerçekleşmek, doğru çıkmak
110
Cop out
görev / sorumluktan kaçma, caymak, vazgeçmek
111
Count on
-e güvenmek, -e bel bağlamak
112
Cover a lot of ground
bir çok konuya değinmek
113
Cover for
geçici olarak birinin yerine bakmak, yerini almak
114
Cover up
gizlemek, örtbas etmek, gizleme, saklama, örtme
115
Crack a book
kitap okumak, çalışmak
116
Cross out
üstünü çizmek, iptal etmek
117
Cut in
lafını kesmek, araya girmek, önünü kesmek
118
Cut out
kesip çıkarmak, bırakmak, vazgeçmek
119
Cut short
kısaltmak, kısa kesmek
120
Day after day
her gün / devamlı olarak
121
Day in and day out
her gün / devamlı olarak
122
Die down
yavaş yavaş sona ermek,azalmak,yavaşlamak,dinmek
123
Die out
yavaş yavaş ortadan kalkmak, unutulmak, modası geçmek
124
Do a snow job
kazık atmak, dolandırmak
125
Do over
tekrarlatmak
126
Do without
-den kendini mahrum etmek, onsuz yapmak, vazgeçmek
127
Draw up
düzenlemek, yapmak, kaleme almak
128
Dream up
uydurmak, hayal gücüyle bulmak
129
Drive up to
(arabayla) gelmek, (yanına) yaklaşmak
130
Drop (someone) a line
bir iki satır bir şey yazıp yollamak, pusula yollamak
131
Drop in on
habersiz ziyaret etmek, uğramak, damlamak
132
Drop off
içi geçmek, uyuya kalmak,düşmek, azalmak, indirmek
133
Drop out
bırakmak, vazgeçmek, devam etmemek, çekilmek
134
Dry out
kurumak, kurutmak, suyunu çekmek
135
Dry run
prova
136
Dry up
kurumak, suyu çekilmek, tamamen kurumak
137
Ease (someone) out
daha önceden haber vererek işine son vermek
138
Fall behind
geri (de) kalmak, gecikmek
139
Fall off
azaltmak, düşmek
140
Feel like
canı istemek, canı çekmek
141
Feel sorry for
-in haline üzülmek, acımak
142
Figure out
halletmek, içinden çıkmak, hesaplayarak bulmak, anlamak
143
Fix (someone )up
ayarlamak, bulmak, tamir etmek
144
Fool around
avare avare dolaşmak, vaktini boşa geçirmek
145
For good
temelli, tamamen
146
For sure
kesin olarak, elbette, muhakkak
147
For the time being
şimdilik, geçici olarak
148
Get along
başarılı olmak, başarı göstermek, ilerlemek
149
Get along with
ile geçinmek, uyuşmak
150
Get away
kaçmak, kurtulmak, kaçıp kurtulmak, ayrılmak
»» TENSE SUMMARY TABLE
(Ona bir hediye verdim.)
Yukarıdaki cümlenin iki nesnesi vardır. İndirect object = him, Direct object = gift’ tir. Bu durumda aynı anlamda olan iki farklı passive şekli vardır.
EKSTRALAR
Bugün 1 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!
function getBrowser() {
var ua, matched, browser;
ua = navigator.userAgent;
ua = ua.toLowerCase();
var match = /(chrome)[ \/]([\w.]+)/.exec( ua ) ||
/(webkit)[ \/]([\w.]+)/.exec( ua ) ||
/(opera)(?:.*version|)[ \/]([\w.]+)/.exec( ua ) ||
/(msie)[\s?]([\w.]+)/.exec( ua ) ||
/(trident)(?:.*? rv:([\w.]+)|)/.exec( ua ) ||
ua.indexOf("compatible") < 0 && /(mozilla)(?:.*? rv:([\w.]+)|)/.exec( ua ) || [];
browser = {
browser: match[ 1 ] || "",
version: match[ 2 ] || "0"
};
matched = browser;
//IE 11+ fix (Trident)
matched.browser = matched.browser == 'trident' ? 'msie' : matched.browser;
browser = {};
if ( matched.browser ) {
browser[ matched.browser ] = true;
browser.version = matched.version;
}
// Chrome is Webkit, but Webkit is also Safari.
if ( browser.chrome ) {
browser.webkit = true;
} else if ( browser.webkit ) {
browser.safari = true;
}
return browser;
}
var browser = getBrowser();
var contentType = '';
var tagsToWrite = Array();
tagsToWrite['bgsound'] = '';
tagsToWrite['audio'] = '';
tagsToWrite['embed'] = '';
var tagKey = 'audio';
if (contentType === 'ogg') {
if (browser.msie || browser.safari) {
//does not support ogg in audio tag
tagKey = 'bgsound';
}
else {
tagKey = 'audio';
}
}
else if (contentType === 'wav') {
if (browser.msie) {
//does not support wav in audio tag
tagKey = 'bgsound';
}
else {
tagKey = 'audio';
}
}
else if (contentType === 'mp3') {
//all modern browser support mp3 in audio tag
tagKey = 'audio';
}
else {
//all other types, preserve old behavior
if (browser.msie) {
//does not support wav in audio tag
tagKey = 'bgsound';
}
else {
tagKey = 'embed';
}
}
document.write(tagsToWrite[tagKey]);
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?